burgu
(karanfili kan damlatana
bir kirli perçem bir temiz bakış ile bin ayyaşı utandırana) gel seni eğlendireyim küçüğüm kaderine kıymık olmuş yokluğun katranını ne çıkartır de bana bozuk para kadar olan avucuna sıkıştırılan başka paralar mı lütufçasına yanağından alınan makaslar mı ah küçüğüm ben gördüm sen görme şimdi anlamazsın sonra dert olur içine o krem kerametçisi kokana siliyor sana değen derisini peçeteye şarkılar söyleyelim beraber en çocuğundan gök kuşağı renginden diline en yakışanından şiirde derdim ama hafızamdakiler sadece kadınlara yazılanlar üstelik yürek şimdi onlardan utanıyor şu yirmi kilo ağırlığın yok mu tüm kalın mısraları bir çırpıda kırıyor gecenin on birinde kadehlerin arasında alkol kokusunda çiçek satmak da ne çiçeğin elinde çiçek sığmıyor bu tezat idrakime kayanın kovuğundan çıkmadın anan baban nerde vicdan en çok yoksullarda olur uğramadı mı birisinden birisine ölmüşlerse rahmet olsun süsleyelim mezarlarını elindekilerle ya devlet baba artık evladı damı ayırıyor o nerde elimize boya kalemleri almalıyız karalamalısın bu mekanı boydan boya sen on olmadan duvarları boyama keyfinden vazgeçtin ben otuzu aşmış halimle daha dün kağıtlara kalpler çizdim adalet varsa anlayacağım şekilde olsun yoksa isyan edeceğim yaratana haberi olsun |