Yalancı Şahit
Ruhlarımız üşürken yalnızlık ayazında
Bir tellal peydahladık deveden ince uzun Her acı bir masaldı sevgili dudağında Mavi hayaller vardı sonunda yolumuzun Biz gittik yol uzadı yol uzadı biz gittik Helvadan yaptığımız o kör düğümler bitti Pire pehlevan diye ağır yeminler ettik Hakikatte karınca daha büyük yiğitti Bir günün şafağında ak sakallı dedemiz Göle maya çalmıştı ayranını dev içti Kaf dağının ardında buluşmalar tertemiz Bir anka kanadından nice kervanlar geçti Falında bir kahvenin nice umutlar güttük Fil dişi saraylarda kırk gün kırk gece düğün Ahşap merdanelerle hep zamanı öğüttük Mimarından habersiz yedi perdeli göğün Ve nihayet uyandık yokluğun avucunda Boynumuzda kör urgan kanlarımız da zehir Seyran olan samanlık uçurumun ucunda Yuttu benliğimizi göğe yükselen şehir Öbek öbek ömürden geçti kalabalıklar Bir yokuş çıkar gibi yıllarca tırmanarak Hep yalancı baharı seçti kalabalıklar Ata elinden nimet anne göğsünden ırmak Kaç sabah yuvarladık karanlığın içinden Bitsin diye bu koşu bu yalancı şahitlik Gün batıp ömür kuşu kurtulurken biçimden Toprağın doyurduğu kör gözlere sahiptik Oysa biz bir zamanlar öteler ötesinden Bir nazar bir tebessüm ülfetine taliptik Kurtarıp özümüzü masiva perdesinden Sırlara mazhar olma külfetine taliptik... |
Yüreğine emeğine sağlık üstat
_____________________________________Selamlar