Sılaya Ağıt
Dağların ardı sıralı meşe,
Gurbet ele yolum düştü yine Ağlarım duyan çıkmaz sesime Hasretlik bağrıma düşmüş bir kere. Ey dağlar, uçları alaca dağlar, Göklerinde gezen ulu kartallar, Dumanı üstünden eksik olmayan, Yüreği soğuk, geçit vermez dağlar. Dağların yamacı, ardıç ağacı, Ne dinmez yaraymış, bu sıla sancısı, Ne arayanım var ne de soranım, Kahreyledi beni gurbet acısı. Başı karlı dağlar nasıl aşılır? Dostun kelâmı nereden sorulur? Gönül ister sılaya hemen varmayı, Hasretlik acısı kimlerden sorulur? Ey dağlar, yere batasıca dağlar, Yüreğim içten sızlar, karalar bağlar. Giden gitmiş, dönmez geri bir daha, Hasret düşmüş gözlerim kan ağlar. Dertli söyler, dinler taş duvarlar, Halimdan anlamaz kara kader, Zalım yıllar su gibi akıp geçti Kara toprak açtı kolun, yolun gözler. Ey! Dağlar eğil de üstünden aşam, Yol göster biraz olsun avunam. Onulmaz bir derde düştük, Sılama son bir kez olsun kavuşam. Hasan Taşcı |