KAYSERİEllerimde şimdi ne kaldı senden, On sekizindeydim indim trenden, Henüz ayrılmıştım yardan, yarenden; Saçlarımda Erciyes’in ilk karı, Arşınladım bir bir sokaklarını... Beni önce çekti Kurşunlu Cami, Sonra el uzattı Hunat Hamamı, Göründü yüceden şehrin tamamı; Derin uykulara dalarken şehir, Sarhoş narasıyla bozuldu sihir... Otel odasında donarken zaman, Özlemler içinde gözlerim duman, Yine gurbetteyim, aman ha aman ! Ömrün baharıdır, gençliğim dayan, Bulunur mu dersin feryadım duyan? Unutmadım yarım bardaklık çayı, Yollarımı kesen nazlı Ayça’yı Daha doldurmadan ben iki ayı; Hasret düştü yüreğime kor gibi, Eridi umudum yağan kar gibi... "Gesi bağlarında dolanıyorum, Yitirdim yarimi aranıyorum" Her gün bir aynada taranıyorum; Bana benzemiyor ellerim, yüzüm, Sanki yıllar yılı böyle öksüzüm. "Yarim İstanbul’u mesken mi tuttun, Gördün güzelleri beni unuttun" Gönlünde sevdayı kaç pula sattın ? Boş bir kuruntudur belki benim ki, Sevda satılır mı diyemedim ki. Benim için büyük şehir Kayseri, Delikanlı gönlüm gezer serseri, Geceleri adımlarım her yeri; Gözüm kalır ışık yanan camlarda, Kaybolur giderdim uzun gamlarda... Duvar yazıları, kağıt afişler, Gece boyu kimler, kimleri fişler, Geceye düşerken ağırdır taşlar! Daha toydum, anlamadım, bilmedim; Çoğu zaman eve bile gelmedim. Anlayana bekarlık bir sanattır, Gençlik ruhu bildiğimiz kanattır, Yaptıklarım yaşamaya inattır; Ne de olsa benim ilk gözarımdı; Sonra saçlarıma yağan karımdı. Erciyesin kar var mıdır başında? Herkes bir hevesle günlük işinde, Başkentlik rüyası yatar düşünde; Düştüm yollarına, gencecik, çocuk, Ağzımda kalan tat, pastırma, sucuk. Burada tarihi taşa oymuşlar, Evliyalar gelip, gönül koymuşlar, Ölürken yiğitler, daha toymuşlar; Çağırmış yanına Gevher Nesibe, Bilin Kayserili, gelmez hesaba.... Hayrettin YAZICI |
yüreğin gül yaşamın mutluluk olsun