yaş..Şiirin hikayesini görmek için tıklayın çok eski..
bu şehre sabahı çöpçüler getiriyor dayanılmaz gümbürtülerle bırakıp gidiyorlar ben tren raylarının bittiği yere dayıyorum ayak bileklerimi boyumca yolum haybeden son fuzuli bir kaç durak bir cikletten bile çıkabilir acı eşantiyon arabesk bir şarkının nakaratında kuşlara kanat takıyor hayat susuyorum arsız bir devin ayak ucuyla oynadığı çakıl taşı kıvamında üç kere sektiğim denize haydeee diye batıyorum bir gece yüreğimi ateşe veriyorlar, ellerimi suya haydaaa hesabın sığmadığı defterlere dışımın içime kaçışını geçiyorum o ara bir hücre duvarı gibi sarmalıyor hayat etimi aklımı içeride tutayım derken bir panayır bir kervan bir kalabalık pazar yeri ’mumlara fitil olmak için yaratılmış bütün iplerimi sıkı tut denge’ der gibi bakakalıyorum kendime gülüyorum sonra nasırıma dadanıyor bir sivrisinek beni taş sanıyor haliyle ölüme en müsait yanlarımla dokunuyorum hayata en yumuşak yerlerimden soyunuyorum en çıplak hallerimden yakalanıyorum güçsüzlüğüme öldüm demeye utanıyorum aynalara bu yüzden ne kadar failim varsa meçhul ne kadar meçhulum varsa fail sonra diyorum küçük bir ihtimalim nasıl olsa ve bütün ihtimal hesaplarında aynı cepte durur hoşça kal ve merhaba mış sonra mışım mışlar sonra resepsiyonistle tek ortak noktamız bir numara nûn.. |