BİR AVUÇ SEFALETSizi alnına bıçak dayanmış Bir nehir yatağında buldular Bu sefil sulardı ellerinizi çürüten tanığınız… Hoyrat bir geceyle kıvrılıyordunuz Şuramda sızlayan bir ömrün peşine Adımlarınız iz oluyor Boylu boyunca ardınıza yapışan Figüran sevince. Boynuna ip bağlanmış atlarının Koştukça geriliyor Taşlara uğuldayan ardınız. Bunca yıl uyuttuğunuz yalan Uyanıyor bakın toprağın koynundan Ilık bir akşam rüzgârı gibi vuruyor kayalıklar Sessiz sedasız İnsan yanıma en çok Ve içerliyor içim içerlediği kadar Biliyorum siz Alevlenmeye başlayan saman telaşısınız Açlığı sırtına yüklemiş Bir çocuk sevincine bile çok görünen Elveda diyemeyen bir yolcu yâda Bir zamandan diğer zamana kara suların… Unutsun su ıslanmayı Ateş yanmayı unuttu —Ki hüznüm aç karnında yürürken unutmuşluğun Bir başka söylenir burada ağıtlar Burada başka bir ağız dolusuyla Başka bir hayatın kimliğiyle Kıl gibi ince zavallı boyunlarda kursak Sözlerim bir sis gibi çöküyor soluğuma Burada ağızlar sadece ıslık çalıyor —Ölüyor musun? —Henüz veda demediler… Temmuz 2008 Erdoğan Ateş |
Ve bu şiirin kurşunuyla..
Ağladım ben...