MAYIS
(Sizi dağ rengine bulanmış bir çocuk gördü)
Elinizde bulut mavisi uçurtması Ve gözleri kan bürümüş umut Söyleniyordunuz... (Dehşet diye geçirdik biz bunu) Acılar bütün kentleri kuşatırken Nasıl tutulurdu mevsimin nabzı Hey her şeye kucak açan mayıs Kocaman ağzımla bağırıyorum —Sevda tılsımını yitirmiş Kar altında yanan bir ateş gibi Kara, borana bile türküsünü dinleten Martla yatıyor hala… Sizi dağ rengine bulanmış bir çocuk gördü Her silkinişte Yeni döllenen bir tohuma, aralar gibi gözükseniz de kapınızı Dağa yaslanmış bir nehir gibiydiniz aslında Debeleniyordunuz kara bir düşle Takati yok bir tan ağartısı Düşünün Koluna geceyi asmış Fors atıyor günün içinde kara katran Yazık! Ne güneşe aldırıyor, nede sevince —Kahpe… Boşboğaz geçen gecenin ardından Ağır, ağır uyanıyor sabah Ilıman bir sövgüyle gitmez kör cesaret Hey dağlarımın eteklerindeki öfke Kusuyor bak seni hayat İllet bir ısrar olsan iyidir ölüme Daha kancık bir şey sana susayan Yadırgamak benden geçti Göreyim benden sonra kalanı yeter Hayata benzeyen yüzüyle Uzun uykulardan gelir düş Açar alnı dik bir umut Orada Dağ rengine bulanmış çocuklara bakar… Güne yel değiyor böyle zamanlar Savruluyor zulüm, savruluyor kara katran Bir dal gibi uzanıyor şafak Günüme günlerine uzanıyor… (Bilseniz nasıl bir şey oluyorum Söylendikçe buna siz… ) Önce Eteklerine yapışıyor bahar Sonra Umuda bulanmış ağzının dolusuyla İpek gibi dokunuyor mayıs… (Sizi dağ rengine bulanmış bir çocuk gördü en son…) Temmuz 2008 Erdoğan Ateş |