UDUM ve BEN...
Udum ve Ben...
Artık avutmuyor udum gönlümü, Yıllardır sesime ses vermez oldu. O da nankör çıktı, çaldı ömrümü, Demek ki onun da miadı doldu. Yetmiş yıllık sesler gam verdi bana, Tavrında, tarzında neler aradım. Asılı dursa da hazdı odama, Tellerinde bin yılları taradım. Derdimizi açtık birbirimize, Şarkılar donattık vefasızlara. Güldük ve ağladık hep halimize, Ses idik, söz olduk yarınsızlara. Şimdi köşesinde sakin duruyor, Bilmez sözlerini kime söylesin. Duyuyorum; kalbi sessiz vuruyor, Yâdediyor; "eski günler nerdesin?" Bilirim; dokunsam beni itecek, Bir uzun maziyi dünde bıraktık. Sonunda bu hasret birgün bitecek, İkimiz bir meçhul zamana aktık... 18.06.2020 Fatih-İST. Enver Özçağlayan |
...............................................................................................................................
Merhaba saygıdeğer Enver ağabeyim; şiiriniz ile bir deryalardan gezdim, duya duya bir baktım, ne yazık ki, bu gün düştüğümüz halimizi de gördüm, acınacak bir hale düşmüşüz millet olarak. Ne olur; bir ana bir yiğit doğursa, tarihe Türkün adını yeniden bu kez elmas taşına yazsa, ne olur, kıyamet mi kopar. Şair derki; Ebu Müslim gelmeseydi cihana, iki ayaklı merkepler Mervan diye arınacaktı. Gerçi şimdi merkeplerin soyu tükendi ama iki ayaklı merkeplerin sayısı milliyarları açtı. Onlarda lazım, bu asrın Mevran'ın yükünü kim taşıyacak ki. Atatürk'ün dediği gibi şafak atıp güneş doğunca her şey açığa çıkacak. Ne mutlu o günleri gören gözlere selam olsun...