BİR FELEK SENFONİSİNİ DİNLERKEN
Küçük bir tebessümün, sahte endamına kapılıyor gece;
Yaşanmışlıkların, kulak tırmalayan canhıraş feryatlarına rağmen Çift dingilli simsiyah köhne kamyonun kasasından, İçi boş umutları, güle oynaya dağıtıyor hüsran. Hiç dokunup uyandırmayın zaten 25 kuruşluk keyfi var Örümcek bağlamış anılarımızı, mort olan uykusundan. Kırlangıç kuşlarının terk edip gittiğinden beri, Ortalık yarasaların mahşeri bayram yeri. Kısa pantolonlu çocukken oynadığımız "gece ebesi" oyununu, Yaşama entegre etmenin sancıları, karın patlatıyor. Kuru yapraklar, loş sokaklarda son danslarını yaparken, Aşk malzemeleri satan dükkan, alelacele kepenklerini kapatıyor. Ve ardından sinsi adımlarıyla ortaya çıkıyor Yalnızlık. Kimsesiz kalan duyguların , mecburi istikametidir dağılmışlık. Çingene falcısının elindeki kağıtlarının biri dert biri elem. Kimler neden aldı, nerelere atıldı bu çileli kellem. Eter koklatılmış gibi, ayakları sekiz çizen zaman, Fakir sevgilerin üzerine hışımla yıkılmakta. Rutubet kokusuyla akşam, neyi beklediğinden habersizdir orta yerde. 00.30 arabalı vapuruna kimseler binmiyor, neden. Yakamozlar uzanmışlar, musalla taşı misali denizin üzerine. Yaptığı veya yapacağı fazla şey yoktur vefasız sevgilinin. Yönetmen bile anlayamadı, nerede aniden kopup sonu geldi bu filmin. Hangi mevsimin, kaçıncı günü ve fırlama saatindeyim belli değil. Ulak felek, ne kadar da alicengiz oyunlarını yaparsan yap, Yine de kulağa bi hoş geliyor, elinde çaldığın Dümbelek... (18 Kasım 2012-10.Şiir Kitabımdan) |
Güzel bir şiirdi, beğeniyle okudum. Nice güzel şiirlere diyor, Şair Arkadaşımı içtenlikle KUTLUYORUM...