SABIKALIYIM HAFIZ SEVMELERDEN...Şiirin hikayesini görmek için tıklayın Vazgeçmeli miyim umuttan ve yeni günden hani figanı özlem yüklü bir söylemde peşine düştüğüm öznemde savurduğum nidalarım gibi ıslıklandığım şu metruk gezegende alınmaksa yaftalardan ben zaten alımlı bir kelebeğim kanatlarına dokunmasın da hani hiç kimse ve işte efkârım ve beyanım aşka hürmeten yaşadığım şu kara delikte uykularımı yaran balyalarca gürültü aşkın batağı denen de değil hani aşkı karan yetim cümlelerimle zılgıt yediğim her gün tövbe etmeyi bilmeyen kâfir ve zalimlerle kapanmış olsa da yolum cennetimi yaşanır kılan elbet inancım ve umudum… Bir düştüm ki yola, hafız Düşkün filan da değilim şükürler olsun Gel gör ki düşünmekle bilmek arasında gidip geldiğim Bir hazan bahçesi kürediğim yapraklar Gelin bohçası kadar da alacalı bulacalı ve davetkâr. Özüme sadığım, hafız Sözüme ve sözlüğüme de Aşkın ibadet ettiği şu fani dünya Buldum ya sonunda en vazgeçilmezi Ki hep de sevmelerden geçti yolum Başım dik, hafız Yüreğim ne yalancı ne kibirli Azat etmekse acıları Mademki Rabbim böyle buyurdu Daha çok yanmalıyım ateşin harında Pişmeliyim de günbegün Pişkin olanlara değil sözüm… Pişekâr acılar Yolumu tıkayan hacizli satırlar Ve işte yine şerh düştüm düne Gün bildiğim umut ve havsalası dolu bitmek bilmeyen Hayal ve umutlarla. Sabıkalıyım hafız, sevmelerden Gel gör ki: kendimce Kandırmaca filan da değil hani Hem kanmak değil mi en güzeli? Kandım ben bir kere tüm insanlığa Evrenin tutuşan etekleri Yüreğim hepten yangın yeri. Rengimle de mutluyum Renk vermeyenlerden illa ki uzaktır mutum Aşkın hitabesi Ömrün hutbesi Gizemin ta kendisi, hafız Oysaki saf ve yalın içinde yürüdüğüm dehliz Ne batak ne atak Aşkın ibaresi değil mi özlem ve umut Ah, bir de çaresizliğin albenisi, hafız: Sahi, hep mi beslenir insan çektiği acılardan? Hem de açısı ne dar ne geniş Alabildiğine dik bir açı, hafız Dik acıların düştüğü o pervazı mevsimin Ne çok gel-git yaşadığım Hayatın da ötesi berisi Bir de mizacımla yanıp tutuştuğum Sabrı katık Aşkı azık Andıkça rahmeti İşte yüreğim ferahladı gitti, hafız. Bir düşe baş koydum ben Ne ihanet ettim ne de kolladım arkamı Dost bildim sığındım bir ömür Acılarla yüzgöz Sözcüklerin hatmi Varlığın da iz düşümü Aslında solumla yatar kalkarım dünden beri Sağımda Besmele Her başladığım güne Özet geçen de bir teselli Fevri olmaksa ruhumda var Aşkın kazağını giydiğim İhtimamla sevip ütülediğim. Bilinmezim ve metruk gölgelerin hicvi Lakin aydınlıktır yüreğim Kararsa da evren zaman zaman Lazım illa ki arayış ve umut, hafız Üstelik uydurmadım ben bu sözcükleri Fıtratımla kazık b/ağladım bir kez Elbet güne ve ömre Sabrımın sınandığına delalet Geceyi dahi aydınlık kılan değil mi? İnancın ateşlediği bir benlik ve dünya tarhında Gidip gelmelerin meali değil mi katıksız hizmeti Evrene ve insanoğluna: Durduk yere sever mi insan? Ve yanar mı? Ve yazar mı? Reçetesi ruhun elbet hüzün ve umut Günü b/ölüp de Katık yaptığım tüm ömre Hazan vaktidir meali şiirin Şiirdir mecazi firarı yüreğin Yürektir kutsanan ve atan hızlı hızlı Hem dur daha ne yazdım ki hafız? Kaderin yazdığından fazlası değil elbet Hünkârı sevginin Aşkın da rahmeti Mademki sunuldu Rabbimce Başım gözüm üstüne hafız İçimde ve kıblemde saklı her duygum Azığa almak değil de her huyum Anmaksa sevgiyi, inancı Nutkum tutulsa da önceleri İnancın şerh düştüğü her günüm ve anım Dolup dolup taştığım bir hazan vakti. |