Yokluğuna Kaybolmadan Tut Beni (2)
Dışarda kar
Dudaklarından gülüş yağıyor avuçlarıma Narin bir kar tanesi Ve sevinçle dans eden bir devrim anı gibi Yüreğimin doruklarına yağıyorsun Kar tanem, nar tanem, bir tanem, can tanem… Camların buğusuna kazıyorum adını Sarmaş dolaş bir hasret ve sabırsız bir bekleyişle Sevdasına göç ettiğim gözlerin Ve derinliğine çığ gibi düştüğüm Bakışların geliyor aklıma… Gözlerim gülüşüne tutsak Baktığım her yerde uçsuz bucaksız gülüşün… Sevgilim… Ah sevgilim! –her nefes alışında yükselip alçalan göğsün gibi- dalga dalga Gözlerimin kıyısına vuruyor gülüşün Rüzgâra meydan okuyan martı kuşları gibi Çığlık çığlığa haykırıyorum sana Ey! Sağanak gülüşünle sırılsıklam ıslandığım Ey! Gözlerinde kaybolup gittiğim orman bakışlı kadın Ey! Sahillerime dalga dalga vuran hırçın denizim Ey! Yüreğimde aşkla açan gelincik çiçeğim Son nefesimi uğruna sakladığım; Sevgilim, karanfilim, gonca gülüm Nar tanem, kar tanem, bir tanem… Ey! Yapraklarımın üzerine sere serpe uzanan çiy tanem Can tanem, aşk tanem… Yüreğime kor ateşler gibi düşen sevda yangınım Mucize aşklar, imkânsız kavuşmalar Mutlu sonla biten sevda masalım Bir gül, bir gülüş ve bir öpüş kadar güzel kadın! Seviyorum seni… Öptüğün günden beri dudaklarım yangın yeri Ve dudaklarımda gülüşünün unutulmaz tadı… (*) Sevgilim… Ah sevgilim! Sensiz, sevincini haykıramayan Ve gülüşünü yüzüne vuramayan kimsesiz bir çocuğum ben… Soma’da kan ter içindeyim Kömür karasıyım… Yer altında -göçüklerde- nefessiz yanan madenciyim Yürek yarasıyım… Ölenlerin ardından dökülen gözyaşı Yana yana yakılan bir ağıtım… İşlenen cinayetlere karşı asi bir çığlık Kömür karası bir öfkeyim… Vahşi sömürünün en ucuz kurbanıyım Göçükler, yangınlar Ve ölümüme sebep olan ihmaller altındayım… Uzat bana ellerini Gülüşünle sar sarmala Kurtar beni Yüzüme vuran güneş…/ ciğerlerime dolan nefes Yüreğimdeki göçükleri aydınlatan ışığım ol… Uzat öpülesi ellerini uzat bana Yokluğuna kaybolmadan tut beni. Ağustos 1988-Haziran 2014(*) son bölüm Soma katliamının ardından eklenmiştir. |
Tebrik ederim.