Gece vakti bir demir lokma
Ve dolabın kapağını açınca geriye gitti zaman.
Bir gece vakti gizliden yemek yiyen bir çocukla buldum kendimi. Pas tutan bir demirin arkadaşlığı çocukluğumun balkonlarında. Eski bir evimiz vardı. Yüklük, sedir, mabiyen ve hep korktuğum karanlık odası. Ve bir de balkonu. Benim ablamı ablamın beni dövmesi, üstüne abimin. Sonra balkonda anemin beni kovalaması. Üçerli inerek basamakları kaçmayı başaran tek kişi olduğum için anlatıyorum bunları. Annem beni döverek yeni bir dövüş sanatı geliştirmiş olmalıydı ki oysa terlikten ziyade odun yarmaça havada uçuşuyordu evde. Yarmaçalar da uçabilir 😊 Anemin gülüşünü çözebilecek bir yaşta degildi aklım. Bunu bilemeyecek kadar çocuktum. Şimdi pişman olabilcek bir yaştayım. Bir gün gerçek bir balkondan düşünce anlayacaktım. Allah anneleri çocuklarından ayırabilir. Çünkü kavuşmak ölümledir. Bir kızım olsaydı anlatırdım. Ölmeseydim. Aşkla, şiirle daha bir parlayacaktı ellerim. Patlayacaktı papatyalar köprücük kemiğimde. Neden öldürüldüğüm kimsenin umurunda olmayacaktı belki ama çocuklar bilecekti. Çocuğun öldüğü yerdir çünkü burası. Yeşeren bir dal gibi büyür bizimle. Sırtı kambur annelere yüklendikçe acı. İşlendikçe pas tutmayan bir demir gibidir içlendikçe anneler. Çocuklar niçin ölmüyor anne? Güzel olan şeyler ölüyor çünkü. Çünkü ben seninle olamadım ölemedim de. Penceremden bakarak bu şiiri sana ısmarlasam gelir mi anne? Büyümeyi durdurabilecek bir şiir yazmalıyım çocuklara. Çünkü çocuklar anne. Allah’ın torpil yaptığı kişilerdir. Oysa ben burada bu evde bir yığın günah faiz haramla gırtlağıma kadar oturuyorum. Günahların sonu gelmeyeceğini de biliyorum. Ki tövbe etmek ise yeni bir günaha niyet etmektir. Anne o granit kayaların mermerlerin altında nasıl uyursun? Beni saran kolların pas tuttu şimdi yüreğimde. Ölen çocukları kıskandım hep Hayatla yorgun buldum kendimi. Selametle Anam! Ömer Altıntaş |