sessizküçük bir azınlığa bakıyordum ben varlığın çevirisi gibi ayrılan kınık zamanı sürülen atların başıboşluğu kadar yalnız sûret-i aşktan yanmış gözleri inanmak.. güneş yaklaşıyorken uzaklaşmanın adımlarıyla sırlanan yollarda çiğnenen gölgeler başsız duyulmayacak kadar uzaklardan yağmurlar nehirleri topluyor çöller özlemek buralarda artık akşamlar hep beklememek.. böyledir kanun başka yazgı başka dağılanlar kendinin yetimi içini dolduramamaktan al başka sarı başka.. ağaçları ve yıldızları koruyan bir yol çizmemişse ve eylül bitiyorsa ekinleri kaldıracak bir güç ile tohumları yeniden bir başağa katarım yalnız bir gül tutuşsun dudaklarının billûr şarkısı yeliz bir akşamüstü ruhuma ebedi dolsun sesin ki.. rüyâ sesin saadet sesin sonsuz huzur mutluluk bir koşu bilmediğim bir dil gözkapakların bir çağ başlatıyorsun |