Bir faz bir toprak
Bahis oynuyor üzerime acılarım.
Acı, sırtımda saplı çiçek. Nerede? Yaşlanması gereken ağaç Budanması gereken çocuk. Nerede? Bahçıvan. Azrail Ecel Allah Beni yoran çocuklar oldu. Beni yoran çocuklar öldü. Bir faz bir toprak ver ellerime hayat. Niçin hırpalar beni anılarım. Dizi yaralanmış çocuklar memleketim. Annemin kucağı. O kız. O taze çörek. Toprak Tezek Niçin. Niçin. Niçin unutmasın ki insan bunları? Unutmak, bıraktığımız yerde aramak değilde nedir şimdi? İstanbul’da kaybolan bir çocuk gibi sadeyim. Güvercinler martılar çaldı aklımı. Oysa başım İstanbul kadar kalabalık Bakırköy aklım. Başı aklında... Aranıyor aklım. Aramak yasakların içini deşerek. Tabuları, duvarları yıkarak. Telaşlı. Bir Yusuf gibi. Bir Ömer bir Hamza. Düşecek bir kuyu, bir davetiye kaldı mı bize? Beklenmedik yerlerde bekliyor ayakkabım. Aklım başıma uğramaz artık. Ben aşkı küçükken o kız çocuğu ile uğurladım. Ellerim kirli, ayaklarım pis şimdi. Kimim ben Küçümsedi bugün şiir yazan ellerimi bir abla. Hüzünlü bir çocuğun duruşuyla gözlerimin vanasını sıktım arka cebimde ki pensem ile. Ayakkabım kirli, üzerim toz içinde. Mağrur bakışları ile abla, söylenmemiş acıklı bir şarkıdır şimdi bana. Utandım. Sevdiğim kız geldi aklıma. Çekiçle döverek kendimi örseledim ayaklarımı. Yürüdüm oradan. Oysa bir elektrik kaçağıdır aşk. Ben ise bir elektrikçi. Nerede bir güzel görse çarpılır yüreğim. Çocukların gülüşüyle bakarım onlara. Dedim ya elektrikçiyim. Ölmek benim için bir toprak bir faz bir de aşk. Ölüm olmasa kim inanırdı ki aşka? Kimileri ölmediği için cennette veya cehennemde değil. Ellerim bir toprak bir faz. Nere uzatsam ölüm, aşk. Ömer Altıntaş |