YAĞMURDA İKİ MONOLOG
Dünya, bir kere daha omuzlarımda!
Boşverip her şeyi bir akşam vakti Şöyle usulca yürüyorum Bana eşlik eden yağmurla beraber Şehrimin izbe sokaklarında. Sen yürü ben seyredeyim ardından Dünyalar kadar derin bir iz bırak Korkma, kimseye söz etmem adından Yalnız şöylece arada bir an bak! Adım adım sayıyorum zamanı Damla damla uzaklaşıyorum İnsanlardan camlardan evlerden... Toparlayıp yüreğimden dökülüyor bir cümle: Umrumda olan yalnızca sen, yalnızca sen Açma arayı, yalnızlık olmasın! Yüreğine ateşten damlaların Sayısızca hüznü sakın dolmasın. Bırak ne olacaksa olsun yarın. Akşam ve yollar, sonsuzluk gibi Benimle birlikte akıp gidiyorlar Yanından geçtiğim bir lamba bir araba Geride kalıyor silinip karanlıklarda Her şey, oluveriyor birden o’nsuzluk gibi! Geceye huzur veren sessizliksin Yağmuru renklendiren gökkuşağı... İsterse bu akşam her şey silinsin Kalsın sade bu muhabbetin bağı! Bu yürüyüş, bu adımlar siliyor geleceği Sanki geçmişe doğru uzanıyor zaman Umutlar ve yarınlar anılara karışıyor. Âdeta yağmur damlalarıyla, Ateşten bir mânâ kazanıyor zaman! Saat kaç olmuş ne önemi var ki Bazen sonsuzluk sığar saniyeye Hayatı toplamışsın ne tutar ki Onsuzluk benzemez başka bir şeye! ... Ve durdum, yolumun sonu deniz... Nefesimi kesen rüzgara inat Hırçın dalgalara karşı ellerimi uzatıp Öylece dünyalar üstü bir özgürlükle Azade kalıyorum bir tüy kadar hafif! Sanki deniz bu yağmuru beklemiş İçinde yangını söndürsün diye Damlalarla hep sükunet eklemiş Sonsuzluğu daima sürdürsün diye ... Yağmur, yüklerimi alıp toprağa veren Yoluma yoldaş bir ufuksun bana. Yağmur, yalnızlığımı yayıp zamana seren Yanımda sonsuz bir kalabalıksın bana. Yağmur, gözlerimde hüznü damla damla bitiren, Yüzümde tarifsiz bir mutluluksun bana! |