GECE İLE ARAMIZDA UYKUSUZLUĞUMUZ VAR
Yaşanmışlıkların ağlamalarıdır,
Terk edilmiş bu sokaktaki örümcek ağlarını sarsar. Killing kıyafetleri ile, Ortalıkta tur atıyor küflenmiş yıllar. Derdini anlatacak kimseleri bulamaz yaşam; Usulca yalayıp, üzerlerinden geçer hüznün sağanağı. Omzuna dokunur sinsice, gecenin baykuş eli. Bir türlü okunamıyor, feleğin fermanı. Unutulmuş bir şarkının, doğum sancılarıdır, Çöreklenmiştir, eski bir gramofonun terasına. Sanki kırk yıllık dostmuş gibi, Hayat kadınının busesi, Küçük bir buz parçasını, yapıştırır yanağıma. Efkârın, duman altı saatleri dökülür, Altta kalanın canı çıksın misali, mısralarımın üzerine. Zaman, ekşimiş yemekten tad almaya bakar. Yalın ayakla geziniyor anılar. Ulaşamadı bana, posta güvercinleri. Pusuda, tam vaktindedir vefasızlık, onları avlar. Odamda, kuluçka devrini bitiremedi yalnızlık. Kalmadı hiç yiyip içeceği azık Bir zamanların sarışın afeti, yaşlı kadında yaşıyor, İsyanların en ateşli safhası. Öpülme rekorları kıran o pamuksu ellerinde Şimdi tuttuğu poşettir, en yakın arkadaşı. Kafamın üstünde, habire tepişip, Sefalarını sürüyor, dumanlı bulutlar. Ve de; Gıdıklamalarına devam ediyor, kaşarlanmış duygular... (10 Eylül 2011 tarihli 9.şiir kitabımdan) |