Yokluğuna Sarıldımbir umudun arkasından koşuyorum özgürlüğe koşar gibi güneşi yakalamak istercesine koşuyordum saçlarını anımsatan bir serçe çığlığına çarpıyor kalbim kalbim sende kalıyordu o vakit senin odanda senin yatağında senin nefes aldığın dünyanda kalıyordu ve sonsuzluk özlemiyle vuruluyordum gözlerinin ışığına tutulduğum bir akşam ve sesinin tınısına bir ırmağı anımsatan sesinde kalıyordu kalbim yaşamak kadar güzel bakıyordu gözlerin o an ölmek arzusu kaplıyordu içimi kara bir bulutun gökyüzünü kapladığı gibi sonra yağmurların sesine sarılıyordum anne hasretiyle yanan bir sevinç çığlığına yakalanır gibi sen kaybolurken gecenin sessizliğinde ben şakaklarımdaki gözyaşlarımda seni arıyordum kalbimdeki sızı da aklımdaki sende boğazıma takılan özleminde geçmişle geleceği buluşturup yarınlar için illegal bir özlem kuruyordum bu gözyaşım senin özlemine olsun ama yokluğun yanımdan hiç uzaklaşmadı ve sen kadar acımasız değildi bazen kalbimin üstünde duruyordu bazen ellerimden tutuyordu bazende birlikte uyuyorduk ama yokluğun yanımdan hiç uzaklaşmadı hep umuduma dert ortağı oldu bu yaşantısız dünyada yüreğimin yarınları karanlıkta kaldı yine bilirim boyun eğmez yüreğim ne aşka nede mutluluğa nede yokluğuna bedenim kilitli kafeslerde gezinirken yüreğim özgürlük peşinden koşuyordu bazen düşüyordu, yaralanıyordu, kanıyordu bazen ölümle yaşam arasında kalıyordu ama yasaklanmış bir özgürlük kuşatılmış bir dil hançerlenmiş bir umuda meydan okur gibiydi yüreğimin senli umutları karanlıkta kaldı yine esmer tenli bir yaşamdı bizimkisi güneşi ilk doğuran sendin ekmeği ilk pişiren buğdayı ilk eken eline ilk kına yakılan ilk ağıt yakan ilk vurulan ilk ölen yaşamak kadar güzel bakıyordu gözlerin o an ölmek arzusu kaplıyordu içimi ve idama çarptırılan bir mahkumun idama giderken attığı slogan kadar cesurca seviyordum seni ve sonra yokluğuna sarıldım çünkü, yokluğunda senin kadar güzel kokuyordu İbrahim Dalkılıç. |