EY YOLCU (2)
Öksüz kalacak sensiz onca 1000 oda,
üstünde poz verdiğin İhtişamlı merdivenler nasıl dayanacak buna, sen gidersen eğer? Ağlayacak başı taçlı boş tahtına baka-baka devasa altın kaplama ağaç oyma koltuklar. Ayrılık gözyaşlarını silmeye yetmeyecekler; El işi ipi ince sık dokulu narin ipek işlemeli halılar, kalın tüylü-kenarları püsküllü parlak kadife perdeler sen gidersen eğer. Sen gidersen eğer yatak odası yatmayacak, kalkıp arayacak her seher, içi yünlü kenarları narin sırmalı şık terliklerini mubarek ayaklarının. O üst-üste-küre, boğum-boğum dört direk tenteli geniş-uzun-yumuşak yatak, kuştüyü yastıkları sıcak ve içi pamuk dışı parlak seten el işleme yorganları çekecekmiş meğer, böyle bir terkedilmişliğin acısını sen gidersen eğer! Doyamıyacak artık karnı kristal billur cam bardaklar kenarları yaprak donanı, altın varaklı porelen boş tabaklarla dolu kahvaltı salonu. Büyüklü küçüklü yan yana dizili; Keskin bıçaklar, sapları fildişi boy-boy gümüş çatal ve kaşıklarla başı boş yemek odaları terkedilecek yanlızlığa... Böyle bir güzelliğe ne bir el nede dudak değer sen gidersen eğer. Altın musluklu hava masajlı gömme havuzuyla, duşunun taşı mekik gibi oyulu banyolar, porselen oturaklı abanoz kapaklı dibi ibrikli helalar ve kristal aynasıyla duvarı mermer, hepsi-ama-hepsi yas tutacaklar sen gidersen eğer. “ Ey Yolcu!(*) Böyle bizi üzgün bırakıp-gitmek olurmu? Ne güzel alışmıştık sana, nasıl dayanacağız bu ayrılığa!” Diyerek direnecekler fakat ; Ağaç oymalı koltuk, altın kaplamalı taht, ince ipek halılar, parlak kadife perde, devasa yatak odası, yatak üstü tente, gözleri dop-dolu bir kahvaltı vede birde yemek salonu, boş tabaklar, gümüş çatal-bıçak-kaşık, kristal bardaklar hiçbir şey yapamayacak artık. Terk edilmek kaderleriymiş meğer, sen gidersen eğer. (*) Giden birine yazılan “EY YOLCU” seri dizelerimin; Sayın Necmettin Halil Onan’a ait olan “DUR YOLCU”(=Asıl adıyla BİR YOLCUYA) şiiri ile uzaktan-yakından hiçbir ilişkisi yoktur! Güncel olması nedeniyle yinede okumanızı öneririm. |