AŞKIN HİCRETİ...Şiirin hikayesini görmek için tıklayın Bil mukabil gece. Muradımın ve yalnızlığımın yüzü suyuna erdim rahmetine ve o devasa ışık yalnızlığın yalan olduğu ve o rutubetli sözcükler saklı sandığımda bir de ihtimal dahi vermediklerim sanıp dost olduklarını y/anıldığım her ne hikmetse ve şimdi bir sürahi dolusu soğuk sözcükle ıslatıyorum sayfamı ve gözlerimdekini görmezden gelirken aşkın hicvi ile soluklanıyorum nazlanan ışıklara da yabancı iken mevsimin sönmüş feri… ‘’Yanlış, daha baştan yanlış Bir şiirdi bu, biliyorum Ve belki ömrümüzün yakın geçmişi Bu kadar doğruydu ancak, kim bilir Kalbim unut bu şiiri.’’ (A. Telli) Yorgun sözcükler yaftaların nazarında Kıblem ve mabedim Saklı hazinem Namerdim çıkarsam yolundan ümidin Belki de sarkıtı hayallerin Derinlerde saklı o huşu Mezar başı şiirin Hangi iklimse kanayan Saklı bir feryat yuvalanan gözlerime Acının nezdinde ne çok ne çok kor hece. Bükemedim kalemin bileğini Mecburen öptüm de tüm alfabeyi. T/aşkın laneti Bil mukabil sonsuzluğa verdiğim selamda Saklı bir zarafet Dirayetin ödenen kefareti Yıldız tozunda saklı mutum ve umudum Kayan hecelerden alamadığım gözümü Latife yapan hangi nesir Belki de esiri olduğum bu düşün Günü birlik laneti Uğurladığım ufak ufak Uladığım nice ırmakta saklı nimet Bir zümreysem ayrı düştüğüm Bir minvalse kendimi avuttuğum. Şimdi ışıyan şehrin yalnızlığı Rüzgâra verdiğim ödün Aşksa özlemin ödülü Kardığım haznemde… Kıyasıya bir ömür kıstası yüreğin Nice dolduruşa hükmeden Hummalı bir alışveriş Lakin olmasın da karşılığı sevmelerin İnancın yankısı rüzgâr Belki beylik söylemlerde saklı o güzergâh Üstelik laf olsun diye sevmedim Yazmanın meali elbet Tutuklu yüreğim: Tünediğim ve tükettiğim haznem Bir de kavuşamadığım hazinem Severek dokunduğum kıyısına köşesine. Hararetli bir koşu Gel gör ki çoktan kaldım yokuşun başında. Sevecen yüreğimde saklı illa ki tevazu Yoksa nasıl karşılık verirdim ben dilsiz iblise? Sözcüklerim kadar sıcak bir iklim olmalıydı Başımın tacı nefesim Nefsimle vedalaştığım ezelden Aşkın hicreti ile geçiştiremediğim bir hüzün Köhnelerden sızan o kurşun Kaydığım düştüğüm bir zemin de değil hani. Kör döğüşüymüş ömür Kor bildiğim sevecen bir hikmet oysa Savrulan ne çok yeis: Elbet karşılık vermediğim bir isyan Rabbimin tanıklığında baş koyduğum iman. Bir semazen gölge peşime düşen Bir hücre aslında asılı kaldığım yalnız zümrem Kendimin yoldaşı iken kalem Dumura uğrayan kepaze gece Günü kovalayıp sarıldığım bir eksen Yol yorgunu filan da değilim hani Senin yerine bile kolayca severken… |