DENİZ
DENİZ
Yusuf Yılmaz Deli divane gezerken, birde ne göreyim, hiç farkında olmadan, bir mıknatıs gibi çekti beni kendisine, deniz. Süt mavisi kollarını açmış hoş geldin oğlum dercesine. Anamın yeni kaynattığı sütü mayalaması gibi baharın kar suyu da denizi mayalamıştı. Balıklar çoğalmış, martılar deniz anasının etrafında pervane olmuştu. Bu akşam o kadar tatlıydı ki deniz, mor benekli kelebek gibiydim kıyısında. Çoraplarımı çıkarıp, ayaklarımı saldım serin sularına. Ufkunda bir gemi bulutları yüklemiş güvertesine, geçiyor yanımdan. Doluyor içime dalga dalga, hülyalarla karışık pembe duygular. Deniz ananın kollarında, yeni doğan bebeğin bakışları, saf, duru ve tabii, Dedemin namazdan sonraki Hüda’ya yalvarışları gibi. Gözlerimi kapadığımda, denizden gelen serin rüzgarın sesini dinliyorum. Bana fısıldıyordu: " Candan usandığında bana gel. Seni kendine getireyim. Ne feryatlar dindirdim. Ne çığlıklar dinledim. Karadan kaçıp, mavimde dindirilen sancılar gördüm." Onun için mi bütün nehirler sana akar, ağlayarak. Onun için mi gözlerinin rengini boyadın maviye, millet koşşun, sarısın ona, "Kurtulsun" diye. |