Son Mektup
Berrak bir günün suizan saatleri
Cıvıl cıvıl kuş ötüşmeleri arasında Kalp sancıtan aşk sızlamaları Tenimi okşayan fısıltılı rüzgarın sevda azabı Tüyleri diken diken eden ölüm ürpertisi Keyfi çakır gülüşlerimde inciden bir sızı Figüran incinmelerimin Yüzü dahi tanınmayan aktörün hor görülüşleri Dökülüyorum... Sevmek bilmeyen bir çift gözün kirpiklerinde Ellerim üşüyor Haziran ayının yirmi ikinci gününde Harflerimi topluyorum Yırtık heybemde Geceden görme rüyalar Avutmaya çalıştıkça kırılgan kalbim Tuz buz olup dağılıyor gözlerimde Başucumda Dilimin dağ gibi biriktirdiği Bir cümlelik sitemlerim Ah Sevgili Senden kalma bu akıl gel gitlerim Kırmızı gömleğindeki yaka iğnesi Sokaklarda tebessüm ettiğin eskiciler Kış geceleri pencerene bırakılan papatya çiçekleri Her sabah ayakkabının içinde bulduğun şiirler ve “Yazma şairem!” diye bıraktığın notlar Şimdi hepsi yüreğimde kabuk bağlamış bir yara Saklı kilitli kapılar ardında Parolası “Sevda” olan bir sandıkta Duruyor açılmamak adına Boşluğumun sebebi Sensizliğimin sitemi Bunu bil, sevgili “Ben” bende değilim Ey ruhuma hitap eden papatyam Gece sabaha varmadan Gel Gelipte kal İzini bırak Bırakmadan Yak Hasretime yürü Sığdır beni dar gecelerine Uzun karanlıklara Uykusuz kalalım Dudağımıza, dilimize İz bırakalım Hadi Sevgili Akrebin sorgusuz hasretini Yelkovanın sualsiz aşk enstrümanını çaldığı bu gecede Üryan hislerini ateş tenini giydir tenime Dilin, dilimdeyken “Aşk” konuşalım tek bir ağızdan Sevdamızı sığdıralım tek bir ana Usul usul kaybolalım Damaklarımızda Kurtar beni Benimle kendini Sevgili... |