Söğüt Ağacı
Gölgelensem, gölgesinde söğüt ağacının.
Gölgeme iz bıraksan gölgenle. Gelsen kapatsan üstümü, bir kaç kürek toprakla.. Şimdi ince bir ufkun çizgisindeyim. Hüngür hüngür ağlasam dizinde, bilme istiyorum. Ellerini alsam avuçlarımın arasına, ısıtsam şöyle gür ve ılık bir nefesle, üşümesin istiyorum. alsam karşıma portreni, konuşsam, susma istiyorum. Saçlarını tarasam, dokunsam, koklasam, duyma istiyorum. Gözlerinden öpsem, işte öyle bir içli öpsem ki görme istiyorum. Ne yapsam bilmiyorum. Aklımdan çıkmıyorsun işte. Uyku girmiyor gözüme kaç gecedir. Kaç gecedir seninle konuşamamanın çaresizliğini yaşıyorum. Ne tuhaf değil mi, insanın insana ihtiyaç duyması.. Oysa ben sana ihtiyaç duymuyorum. Ben sana meftunum, mecnunum, mecburum. Hüzünle karşılık veriyor durgunluğum. Yüzyıllardır süren bir yolculuğa çıksak, sonra dursak bir kafede, içsek iki çay. Ne kaybedebiliriz ki hayatımızdan. Yada ne eksilir değerli vaktimizden. Ben desem, sen desem, biz desem. İşte duruyor orada üç hecelik, tek dizelik demli bir şiir. Sığ limanlara atsak kendimizi, duyursak sesimizi denize. Bağırsak bir dağın hoyrat eteklerinde. Uzaktan da olsa, sevemez misin beni. Uzakta da olsan.. Bulsak kendimizi söğüdün altında. Gölgesinde, bakışmalarımızı kazıdığımız o ağacın. Sen gölgem olursun, gölgesi olursun gecelerimin. Ben o söğüt dalına konmuş bir serçe gibi, bu dehliz yağmurlarda seni beklerim. Köşe kapmaca oynar sessizliğin sessizliğimle. Ben sevmeyi abartmayı, hep sevdim. Hem de uzaktan.. Ve bilmeni isterim; O söğüt ağacı, senindir, benimdir, bizimdir.. Canımın içi, can parem ve ebedi kırsalım.. "Şair Ruhlu Adam’dan, Şair Hanım’ın kalbine dokunması ve kendisini bağışlaması maksadında gönderilen küçük bir şiir..." |