MÜLTECİ GÖLGELER(Selma Pekşen)
Şahitsiz sevdaların hüznünü yaşıyorum,
Buruk dünlerimden kalma düşler kucağımda, Gaflet uykusuna uyutmaya çalışıyorum. Sonra; Kan damlıyor gecenin koynuna, Vakit kaybediyor gece, meçhul saatlerde. Vakit kaybından ölüyor bir gece… Afakına pişman bir güneş doğuyor sabaha, Sabahlar kahroluyor. Azar azar azalıyorken ben, her güne. Yediverenlere inat, Sarmaşıkların kolları dolanıyor belime, Ve kaşlarını çatıyor, bir hercai menekşe. Sevdanın rengi soluyor yüreğimde… Derken, Sukutun yangınında kavruluyor gözlerimiz, Yine de susuyoruz gözlerimizi kör edercesine. Yine de susuyor yüreğimiz, Bir damla su diyor sessizce… Bir damla suydu, böyle göle döndürülen. Şimdi, Damarlarımızda donup kalan kan gibi, Pıhtılaşmış, aşkımızı besleyen nehirler. Esen poyrazlar döküyor yüzümdeki handeleri, Dökülüyorum yaprak gibi gün dönümünde. Gün dönümü başlıyor işte, Kayboluyorum kararsız dönenceler içinde. Yokluğumun el ilanlarını dağıtıyorum dikenlere, Gördüğünüz yerde kanatın ellerimi… Ardından bir sayfa açıyorum defterimde. Tek kurşunla vuruyorum geçmişimi, Ve geçmişine sövüyorum şahitsiz sevdaların. Mülteci geçen yıllara inat, Müebbet bir aşkın gölgesine sığınıyorum. Adım adım uzaklaşıyorum senden. Yusuf oluyorum nefsine hükmeden, Züleyha’dan kaçarken, Karacaoğlan türküler söylüyor yeni aşkıma, Fuzuli şiirler okuyor kulağıma, Ve Kevserler içiyoruz Tuba dallarının altında. Artık ben, Yeniden doğmanın cesaretindeyim. Bin kere ölmeme rağmen, milyon kez dirilmekteyim. Berrak dualar serpiştiriyorum her vakte, Beş vakitte kul olmanın yücesindeyim. Şahitsiz sevdaların hüznünü silerken bir kalemde, Müebbet bir aşkın gölgesindeyim… SELMA PEKŞEN |