HOR-HOR SENARYO (10)
İstifa edersen olursun gölgesiz güneş,
etmezsen hacimsiz bir havasın sen, dönersen sözünden ısısız-ışıksız bir ateş, ama “Ben karşı çıkacağım ona!” Dersen kalırsın kapsız bir su, sonra olacaksan bu kararından da bin pişman, bilki sayın Soylu sevinecek Pelikan! Gülen’le gülen, Reiz’e yeri geldiğinde söven, Damatla çişicik yarıştıran Bahçeli’ye gizlice göz kırpan parti içi muhalefetin yeni kozu, "bir ileri iki ger”i biri sayın Soylu kapıdayken Korana felaketi yönetecekmiş ülkeyi? Çare aranıp- tedbir alınacağına, bir Cuma günü akşam karanlığında tiyatro denen yerde açılıyor birinci perde; Sahne ardı yönetmen emrediyor, baş aktör sahnede bir yasağı bildiriyor, seyirciler fırlıyorlar yerlerinden, açlık-işsizlik-can derdinden çıkıyorlar sokağa Korana salgınıyla kucaklaşmaya. Salon boşalınca seyircisiz kalıyor sahne, “Bu ne biçim iş!” Diye yönetmen baş aktöre kızınca; “İstifa ettim!” diyor oda usulca Sevindiriyor yine sahne ardındaki Pelikan; “İstifaya el vermez şu andaki zaman!” Deyince yönetmen Ulu, boynu eğik-beli bükük sayın Zorlu derdinden ve kasvetinden selamlıyor boş salonu... -birinci perdenin sonu- İşsizlik artıyor ikinci perdede; Salgın sayısı rekor seviyede, ölüyor insanlar ilaçsız-maskesiz-çaresiz oyunsa sürüyor hâlâ sessiz ve seyircisiz aynı sahnede. Ama sosyal bir zelzele taşırıyor sokaklara halkı, birde durmadan yukarı çıkımıyormu altın fiatı? Dövizde artıyor tabi, başlıyor bir ekonomik sıkıntı, birkaç cepheye bölünüyor halk, ortaya çıkıyor hakikat; BOM-BOŞ-MUŞ DEVLETİN KASASI! Geliyor yine Olağanüstü-Hal yasası, Belkide ordu el koyacak idareye? Ama önce sessizce iniyor perde... -Korana Orta Oyunu’nun sonu- |