Sedasız Veda
Ah mine’l-Aşk.
Aşkın elinden âh.. Aşkın elinden acı.. Onunla son konuşmamızda, bana yazdığı bir şiiri okudum. Aldım şiirini başıma koydum. Düşüncelerimde canlandı bir an yüzün. Şimdi ben kalakaldım şiirler dolusu yalnızlığımla. Kovanlar dolusu bir cephede savaşmak mı kolaydı, yoksa bir aşkın karşısında haykırmak mı? Kolay değildi elbette. Güzeldi. Dedim ya bir şiirin içinde denk geldim sana. Ne güzel güldün bana. Hiç görmediğim gülüşün saplandı bir ok gibi irice kalbime. Hiç yaşanmamış gibiydi bu sevda. Delilikti belki de. Kaybolsam da, yorulsam da, yine seni bulacaktım. Dört satırlık bir şiir okudum, İçinde sen, ben ve yalnızca kelimeler dolusu yorgunluk. Aşk bilinmeyenli bir denklemmiş. İçinden hiç çıkamadığım. ve kabul etmeliyim ki, Bu yaşanılmaz çağda ilk defa böylesine rastladım. ilk defa bana yazılan bir şiir için ağladım. Koydum onu tuz bastığım acılarımın yanına. Tuz basardım altı çizili acılarıma. Bu ona yenilmiş olmamla birlikte, en güzel çaresizliğimdi. Ona hiçbir zaman söyleyemediğim bir cümlem vardı. Duraksadım ve ona içimden uzunca şöyle dedim; Seninle bir şiirin içinde buluşup, bir şiirin içinde ayrılmak güzeldi. Ne vakit canın ararsa bir şiiri, gel. Ne vakit istersen muhabbetimi, gel. Ama ne vakit geleceksen, gel. Şimdi gidiyorsun, kal diyemem sana. Git de demem bir daha. Gitmesen güzel olurdu. Ama gidiyorsan da veda etmemi bekleme benden. O kırdığın şiirlerin içinde doğdum ben. Şimdi git istersen, Kırmadan, dökmeden, Hiç sevmemiş gibi git.. Seni sevdiğim gibi kal.. Bir yanımda... Hoşça kal.. Kır çiçeğim.. Sen benim, bir şiire en güzel düşkünlüğüm. En güzel dizginliğim. En güzel kaybedişimsin. Kır çiçeğim... 02 Nisan 2020 |