Kül-3
İçimde küllenip arsızlaşan
duyguların feryadıyla yazıyorum sana bu gece, Gökyüzü suskunluğa bürünürken eskimiş kimliğiyle, Gözlerimden efkar demletiyordum usulca bırakarak yaşlarımı sineme, Hazin bir sonun son çırpınışlarını sergiliyordu yaralı yüreğim, Ve gülüşlerin değerken hayalperest düş kırığı aynamda, Yaşamak için zor tutuyordum kendimi acı sözlerini yutkunurcasına, Bir film şeridi gibi akıp giderken içi yaralarla dolu mazin, Aşkın masumiyetine ihanet eden ayrılığın köprülerini yıkıyordum, Kırık kalemimden dökülen mısralar kustururcasına, Ruhunda kırıklar taşırken sol yanım anılarınla, Sokaklar özlem yerine çaresizlik kokuyordu seni yazan ellerim nasırlaşırken , Aklar düşerken her teline nakış işlediğim saçlarına, Sensizliğin zehrini içiyordum közden bitap düşen kanayan sancılarıma, Ve aşk şarabıyla sarhoş olmuşken yıkık bedenim Hüzünden yapılmış tüm birikmişliklerimi ölüme terk ediyordum, Tarihe nam salmış faili meçhul katilimi avazımın çıktığı kadar haykırırcasına.. Ama ne çare Dilba Hanım! Sevdamın arasına engeller bırakıp gittin ya, Yalnızlık, ölümden daha tatlı gelecek bil ki çiçek açmış gül kokulu mezarıma... |