Efkar Vakti
Gün sönmek üzere;
Buğulanan gözlerim dalıp giderken kızıl ve grinin kavuştuğu gökyüzünde, Gece, tüm çıplaklığıyla gönlüme gem vurup sol yanımı işgal ediyordu, Ruhumun derinliklerinde sızlarken kapanmayan yaralar , Enkazlar altında umut çığlıkları kopartıyordu sesine kilit vurulmuş paslı yüreğim, Ve gözlerin, düşerken iç ağrılı ayrılık kokan mısralarıma , Kalemim tükenmeye yüz tutmuş ve son nefesini vermemek adına mücadele ediyordu , Tozlanmış raflarda biriken acılarımın üstadı sözlerimle , Dilsizliğini ayın gülüşüne nakış nakış işliyordum , Taa ki yıldızların hıçkırıklarını anımsamayan bulutlar çaresizliğe yenik düşüp gözyaşlarını usulca kirpiklerimde biriktirerek nefret kokan toprağa serercesine.. Ama ne çare Dilba Hanım! Hüznün sarhoşluğuna kapılıp giderken yorgun bedenim, Uçurumların dibini mesken tutan yalnızlığın limanlarına sarıldım , Rüzgara huzurunu bahşeden saçlarına tutunayayım diye ... |