Insandım yaiçimde sakladığım son mahsumiyetle dökmeliydim bu sefer gözyaşlarımı çünkü ruhuma yerleşen bu acıyla akıtırsam zehrimi toprağı öldürecektim biliyordum zifire bağlamış bir yas ile sıkıca mühürlemeliydim bu sefer dudaklarımı çünkü eğer konuşursam ağzımdan çıkacak her bir söz kıyameti çağıracaktı hissediyordum ama susturamadım bir türlü içimdeki öfkeyi söylediğim her söz ya yetim kaldı sonunda ya da çektirdiğim hiçbir acı yeterli gelmedi canıma içimde sonsuza kadar kaybettiğim bir şey vardı biliyordum ne yaparsam yapayım bulamadım cevabı düştüğüm kör karanlıkta iliklerime kadar işlemiş bir acı dipsiz bir karanlık ve bitmeyen bir nefretle acımadan öldürdüm içimde kalan son insanlığı hatta yetinmeyip unutmak denilen hediyeyle de silip tüm yanlışlarımı attım içimden vicdan denen ağırlığı kendimden öncekilerden aldığım şanlı bir bayrakmış gibi benden sonrakilere bıraktım cehenneme giden yolun haritasını şimdi kaybolup giden her bir rüya için en acı ağıtları yaksam olmadı yok ettiğim her bir can için ciğerime bir çivi saplasam ne değişir malesef ki insan dediğin yarattığı kıyametten ders almak yerine birkaç sabah sonra her şeyi unutarak uyanana denir sonunda ne içimdeki mahsumiyetle bir damla yaş döküp toprağı kurtardım ne de dudaklarımdaki mühre sahip çıkıp kıyameti durdurdum insandım ya sonunda yine insana yakıştığı gibi uykuya daldım |
içsel devinimler
tarzını farklı
ve çok şey anlatıyor
kutlarım...