Her Sancıda Ölümü Uysallaştıran Bir Sevda Masalısın
Ey aşk!
Sen; içinde yeşil gölgelerin oynaştığı bir deniz, Bağ bozumu sonrası yeniden toprağa düşen bir tohumsun. Doğru notalarda yeri-göğü inleten bir melodi Ve buğulu gözlerle sabahın göğsüne açılan bir penceresin... Gamın yarattığı sukuttan yorgun düşen bir perisin. Orkidesini arayan titrek bir yaban arısı; Sıcak, korkak, çekingen Ve tutuşmayan küllerin korunda Alev alev yanan bir güneşsin... Ve sen; Sesi duyulan, dibi görünmeyen derin suların adı Şimşeği çeken toprağın ta kendisisin... Gönüllü rüzgarın önündeki beyaz bir bulut, Sessizliklerin beslediği hüzne gebe bir hayatsın... Yağmurun ağlayışına kulak veren uzun ve zor bir gecesin... Ey aşk! Sen ki; karanlık ruhların çığlıklarına sus diyen, Nefes olan Kısırlaştırılmış duyguların ışığı, Yavaşlayan ezgilerin gücüsün Ve sönen seslerin alevi, Küskün duyguların mimarısın Ve senden olmayanların vazgeçilmez gururusun... Ki sen, nice zorluklara meydan okuyan Yeni bir doğumun başlangıcı Geç kalmış zamanların, Yaşanmamış yılların beyin gücüsün Ve her sancıda ölümü uysallaştıran bir sevda masalısın... Sen, iddiasız siluetlerin önünden geçen Gözleri baykuş kıvraklığında endişeli bir erkek Ve yapay kürklerin içindeki genç bir kadınsın... Köleleşme, köleleştirme, Yabancılaşma, Çelişme! ... Rukiye Çelik 04.07.2008 10:01:00 |
Yeni bir doğumun başlangıcı,
Her sancıda ölümü uysallaştıran bir sevda masalısın...
Geç kalmış zamanların,
Yaşanmamış yılların beyin gücüsün.
TEBRİK EDERİM