Seyr-i SeferKüçük bir damla iken büyüyüp oldu dere Can buldukça can oldu, serpilen çimenlere Kıvrım kıvrım alırken, kendi halinde seyir Akıp gider şu ömrün yatağındaki nehir Önüne geçip de kim, edebilir ki tehir! Kınası yakılmış ki tâ ezelden eline Bohçasını sırtlanmış akarken menziline İz bıraktı yollara kimbilir kaç cefası! Ovalara sindi mi; bereketin sefası? Sağlam mıydı; akdine, acep hala vefası? Nice yaşanmışlıklara şahit olmuştu yollar Hasadını dererken harmanlayıp da yıllar Yarenlik etti zaman yokuştaki terine Yükseklerden çağlayan hoyrat inişlerine Derdine, kederine... örselenişlerine Neler neler yaşadı geçtiği her mecrada Yalnızlığa büründü kim bilir kaç ücrada Huyundan kapmıştı da geçtiği mecraların Karakterinde payı yok muydu; ücraların? Aslına doğru akar nağmesi icraların Her vadiden katmışsa nağmesine bir miskal Ayna tutar geçmişten şekil alırken eşkâl Hep aynı güzergâhtâ devam etse de nefer Çok farklı iklimlerden farklı rüzgârlar eser Bilmem hangi iklimle biter bu seyr-i sefer Emir demiri keser! Gayret bize bendedir Yaradanın takdiri her şeyin üstündedir Bırakıp bir kenara yolun yorgunluğunu Hüzünle harmanlanan kalbi kırgınlığını Çilesi gailesi..., dünya sürgünlüğünü Akmaya devam etsin muradının peşinden Akdini tazeleyen diriliş ertesinden Dertlere derman mıdır; sırla şerbetli nehir? Muradına erer mi; menzilinde bu seyir? 18 Şubat 2020 |