UHUR-A DÜŞ(ÜM) Selma PekşenYüreğimi acıtan bir şey var içimde, Mazinin enkazına yakılan ağıtlar mı? Kanadı kırılmış Zümrüdü Anka kuşu, Kaf Dağı’nın ardında yakılan umutlar mı? Örselenmiş sevdaların, kan kaybında yitikliğim… Ah bir bilsen! Uhur-a hasret duyan çırpınışımı… Tabularını yıktım, hayat denen keşmekeş. Doğurmayı bekleyen dişi yalnızlık, Muştusunu ver geceye, Başladı sancıları siyah şafakların… Harelensin ışıksızlık, kendi kafesinde, Şark, bekleme gün doğumunu! Şems daha afakın mizan kefesinde… Belki baş kaldırır en asiliğiyle, Belki yoğurur rüzgarı, tuzlu denizle… Ne bileyim işte, Belki bir pare yel düşer nasibine… Anlayabilsen, Darmadağın coğrafyamın, yakan çöllerini Küskün yağmurlar, zeytin dallarına… Talan bulutlar, yağ/ma. Sina kapat gözlerini sen de, sonsuzluğa! Gözyaşım sebil susuzluğuna… Bak, bağrında kardelenler filizlendi Zemheri daha mı sıcak ne? Kaç bahar tutuştu, matemin çırasında Can, her gün bir can çürümekte, Umarı kayıp, Zulasında biriktirdiği buruk anılarla… Durdurabilsen, Ah-u zara teslim düş(ün) acılarını. Kefaleti ödenmiş çoktan yaşamanın. Bir ömre inat, bin ölüm diriliyor, Önünde ki vadiyi aşılmaz mı sandın, Oysa kaç dağ aşındı, kasvetinden kederin… Bir kolunda sebep, Diğerinde kafi gelmez bir gayret, Maverasında tükenen ömrün son cemresi… Aman vermez dilbazın iğnesi, Küfrana şükran ne hacet, Yitirdik düşleri vesselam… Haykırabilsen, Yüreğinde kavrulan lavların kızıllığını. Simasında sığıntı tebessümler, Lebinde eğreti kalmış buse… Çığlık büyümez mi mor halkalı gözlerinde. Yedi düvel inlesin zılgıtlarınla, Seksen iki burcun, yedi şehidi Dicle tuz basar mı yaralarına… Yedi can, tek yürek bir tahta salda, Sen de ak perçem üstüne karalar bağla… Ben-ü Sen çınlasın nidalarınla, Şimdi bir garip şair ağlamakta… Yüreğimi kanırtan bir sızı var içimde, Ayalarımda bir alev topu Ve kemiklerim çatırdayarak ayrılmakta… Enel Hak, derman sen de… SELMA PEKŞEN |