Kafamda bir on dörtlü ve on dört mısra
Yaşımın delikanlı olduğu çağlardayım.
Dağınık bir on dört mısra... Hepsi sevdiğim kadın adlarına bir dokunuş. Şiire gebe bir harf... Aşk denen savaşı başlattılar onlar. Onlar ki gözünde ben, ihtilal, darbe, isyan, potansiyel bir suçlu. Devletin gayri meşru bir adamıyım ben. Aşk ise, yasal ama zina, siyasi bir görüşümdür benim... Bu bir şiirin başlangıcıdır. On dört basamaklı bir merdiven ve ben. Yorgun değilim artık, tokum, hazırım... Aşk adına en azından. Aklım ise bir devrimcinin aklı. Tutuklu, sabıkalı... Zaptiyeler ve polis memurları tutuyor düşüncelerimi. Firariyim, umutlarımın hepsi tel örgü. Kafamda duran aklım değil, belimde ki on dörtlü... Eskiden çok kağıt çalardım kumarda. Meğer kader hiç adil oynamamış bana. Gençliğim, esas duruşunu bozmuş bir tren gibi geçerken önümden, on dört durak sonra durmuşum ben. Evet, ben ki, şair... Yani biraz deli, biraz saçmalayan. Cümleleri toparlamaktan yorgun. Kendine dağınık, yani mutsuz. Gayri meşru kadınlara aşık olup şiir peydahlayan... Şair... On dört kadını öldüren adam. Al, işte dokuz milim ve on dörtlü... Yargılar, cezalar, prangalar bir yanda. Kuşlar, şiirler, gökyüzü ve ben diğer yanda. Kafamda bir on dörtlü ve on dört mısra... |