Zarafet Hanım
Müstesna bir gündü,
Kuşların bile artık uğramadığı bir istasyonda Son seferine çıkan buruk bir trende rastlaşmıştık… Büyük bir günahtan kaçar gibi kaçıyorduk kendimizden… En az vagonlar kadar bitkindik… Sıcacık bir kelebek ölüsü yatıyordu aramızda, Ve ayakları kırılmış karıncalar, Kanadı yırtık serçe, Gülmeyi çoktan unutmuş mor güller Kokmayı bilmeyen bir kaç papatya, Benzi kaçmış karanfil, Biraz gök gürültüsü… Bakışlarımız demli hasret içerdi, gri bulutlar çizerdi içi yağmur dolusu Şehirler akardı yanağımızdan, Uzak, Issız, Işıksız… Susardın! Âh, sen susunca uzaklar da susardı! Sanki birkaç cümle kadar yakındık, Sanki yüzyıl ötede… Ziyaret saati çoktan dolmuş gözlerimizi, bir kereye mahsus birbirimize açmıştık Buğulu, baygın Dolaşmıştık uzun uzun… Savaş sonrası mağlup olmuş bir ülkenin kederi vardı yüzümüzde! Uçakları düşmüş, Gemileri batmış… Yüzün yüzüme koşardı, Tutup çekerdin, düşerdi, canı acırdı Susardın! Âh, sen susunca raylar da susardı! Hüzünler giyinmiştik rengarenk, Ruhumuza ne çok yakışırlardı… Kaçamak bakışırken yakalanırdık her defasında Utanır, avuçlarımıza saklanırdık Bütün doğal afetler içimizden geçerdi, Yanardık, Yıkılırdık, Göçerdik… Dudaklarımızın ucunda kilitli bavullar dolusu isyanlar dururdu Akrep yelkovanı soktukça, saatlerimiz hep kırılmış bir hayali vururdu… Terkedilmiş köy kadar umutsuzduk... Susardın! Âh, sen susunca yollar da susardı! Ahşap bir radyo vardı, açardık Çok iyi çekmezdi, cızırtılı dinlerdik Canı yanardı türkülerin Bütün uzun havalar kısalırdı Şarkılar yorulurdu ağlamaktan İçimize dokunurdu Susardık, Sen çok derin susardın! Sazlar da çalınmazdı Çamlıca’nın bahçelerinde Âh be Zarafet hanım, sen susunca radyolar da susardı! S.U. Serkan Uçar 10.02.2020 |
Yüreğine emeğine sağlık
_______________________________Selamlar