SÜLEYMANNÂME
Her ay milyonlarca, maaş alsa da
Pulu Süleyman’a, kalır mı sandın? Hayatı boyunca, devran sürse de, Yalı Süleyman’a, kalır mı sandın? Telleri kırıldı, bir bir sazının Eri olmalıdır, insan sözünün Her gün yal verdiği, cılız tazının Çulu Süleyman’a, kalır mı sandın? Kendi milletine, kuyu kazdıysa Onun aleyhine, ferman yazdıysa Hayat projesin, yanlış çizdiyse Yolu Süleyman’a, kalır mı sandın? Bir gün âhı tutar, örtülü kızın Bunu bir kenara, kaydedin, yazın Akortsuz, mızrapsız, çaldığın sazın Teli Süleyman’a, kalır mı sandın? Ensesi çok kalın, mîdesi toksa Ülkesine karşı, günâhı çoksa Ölürken geride, vârisi yoksa Malı Süleyman’a, kalır mı sandın? Dediği olmadı, kartel basının O da bittiğini, gördü “as”ının Eliyle diktiği, has bahçesinin Gülü Süleyman’a, kalır mı sandın? Görevden düşünce, başka hâl olur Çabuk unutulur, birden kâl olur Hakk’ı taşlayanlar, bir gün lâl olur Dili Süleyman’a, kalır mı sandın? Yıllar yılı boğdu, bizi dumanı Fırsat verme, bilir misin amanı? Kovanı terk eder, oğul zamanı Balı Süleyman’a, kalır mı sandın? Beşler sebep oldu, düştü uçağın Kaç yerden kırıldı; kolun, bacağın Beklenmedik anda, söner ocağın Külü Süleyman’a, kalır mı sandın? Başına çökecek, Çankaya’n, çatın Sana da mülk değil, makâmın, yatın Yedi kez dörtnala, sürdüğün atın Nalı Süleyman’a, kalır mı sandın? KARA’nın yüzüne, gülmeyen dünya Hatır, gönül nedir; bilmeyen dünya “Sultan Süleyman’a kalmayan dünya” “SÜLÜ” Süleyman’a, kalır mı sandın…? 09/04/’2000 Hanifi KARA |
tebrik ederim