HAYLAZ GECELER
Haylaz gecelerin hayırsız düşü
Temmuz da düşürür başına kışı.... Para pul at kat yat Çok bir şeyde gözü yoktu Her şeyi azdı Altın kaplı bir kalemi vardı Şiir yazdı Ve Şiir yazarak kendi mezarını kazdı şair Ama öyle bir haz dı ki Elit bir tarz dı... Yaradan Yaradılana sayıyla verirmiş nefesi Hasretin hançeri geceyi bölerken düşündümde Nefesini yavaş yavaş alıp verseydin Ömrün biraz olsun uzar mıydıki... Bazen Umulmadık bir ağızdan fırlayan küçücük çakıl taşı boyundaki bir söz Koca bir kaya gibi çarpar yüreğinize... Ağzına alkol koyanların kulağına sır vermeyin Sırrınızı tellal olup çağırır Ve alkolun arkasına sığınarak Hayır Ben ser veririm Sır vermem Sırrınıza tellallık yapan ben değildim buydu diye kendini aklamaya çalışırken Bu sefer de alkolu gammazlar... Sayki seni sevdim Sayki kalbimi yerinden söküp ellerine verdim Sayki ömrümü ayaklarının altına serdim Sayki seni tanımakta çok evdim Sanki bir senmişsin gibi derdim Bilesin..son bir karar daha verdim İnsanın i si değilsin... Sayki seni sevdim Sayki dünyana hırsız misali gizlice girdim Sayki ömrümde ilk defa bir kalbin mahsenine indim Sanki bir senmişsin gibi derdim Bilmiyorum ki ben sana nasıl gönül verdim Bilesin.. yine son bir karar daha verdim İnsanın en pisi sensin... Sayki seni sevdim Sayki seni çok kötüyken hep iyi bildim Sayki karşına kahramanca dikildim Sanki bir senmişsin gibi derdim Bilesin...son bir karar daha verdim Sen terazinin kefesine konmayacak kadar hafif bir keleksin.... Ellerimin kalemim ile aşk dansını sakın ola üzerine almayasın Zira ne gözlerim gözlerine şiir yazıyor artık Ne de kalbim aşkının resmini gökyüzüne çiziyor... At kalemi elinden Kırılsın parça parça Sat kelamı yerinden Kırsa da parça parça Sat selamı dilinden... Bazen öyle üşürki yüreğin Buz gibi bakan gözlerinden Yanağına şelale olup akan gülüşlerini bile dondurur... Harelendi kalbinin en ücra kuytuları Tellerin de zalimin nağmeler heder oldu Dizer iken gerdana o kesme oltuları Dillerin de zalimin sevmeler heder oldu... Bazı gecelerde Gözlerin kapısının kilidi kırılır. Uykunun ayaklarının altına altın da döşesen Bütün davetlerini geri çevirir Ve yüreğini Çarşaf gibi açılmış yufka ekmek misali kızgın sacın üzerinde döndere döndere evirir... İnsan oğlu da Gazel misali Bir kökün dallarında filizlenir Sonra bir rüzgârìn üflemesiyle Ayrı ayrı diyarlara savrulur Ve kimi kalbinden kimi beyninden vurulur... Yıldızlar dan Yelpaze Yaptım Yel Değirmenlerine İnat Yelesini Savurarak Nemrut Dağın dan İnerken Yılkı Şahlandı Binboğa dan Kır Kısrak Dörtnala Seyirtirken İpek Yolunda Doru At Destanlar Yazdırdı Dolu Dizgin Küheylan Kıskandı Güzelliğini Kükreyerek Çağladı Yıktı Bendini fırat... Sol kaburgalarının altını Can kırıklarıyla hunharca dilerken Acı, keder, elem Yüreğine bir nebze olsun su serper Mürekkebi kazan, kazan Kor dolu kalem... Kaderin cilvesi kepkepi keserken Azı dişlerinin dehlizlerinde Yirmilik dişini bile Ucu morfinli kerpeten misali incitmeden çeker alır Asi/l dosttan gelen bir kelam... Ne çok idim şu dünya da Nede azdim Hak yoluna kirpiğimle kuyu kazıdım Erenlerin ellerinde cura saz dim Deste deste dertlerimi denize yazdım... Gecenin gözüne yetmez imiş söz Genzini yakerken katre katre köz... Boş boş konuşup durma be hancı Bir kere kalbi sarmışsa ince sancı İnsanı hiç yolundan alıkoyabilir mi ölüm inancı... Tut yolların elini Kır hasretin belini Yükle yürek hurcuna Şol vuslatın gülünü... Belki İçten içe yanar gönül Belki de Samanyolunu süsleyen yıldız sayısınca ağıtlar yakar Toprak ananın bağrına ömür Lakin Hıçkırıklar az ötede oynasın Alnımıza hüzün yüklü mısralar yazsa da kader Her şeye rağmen Yaşamak güzel der Yaktığımız ağıtların buğulu gözlerine baka, baka Yüreğimizi nar gibi kızarmış şişlerle dağlayarak Sevdiklerimizin hatrına u/mutlu şarkılar söyleyip Gökyüzünü gülümsetiriz... 《Nafize》 |