ALLAH'INI BİLEN...Şiirin hikayesini görmek için tıklayın ‘’Üç kere öptüm sözcükleri Terledim, yine öptüm Bir içerden bir dışarıdan öptüm. Muradım neydi, anladım Şimdi bir yılkının üzüncüyüm.’’ (İ. Karakurt) Taslak yüklü bellek Ellerimde yetim bir izdiham En çok kendine yenik düşen Şerefli bir mizan Ölüme öykünen her renkte saklı Kozasından sızan irin gibi Yaslı ruhun derdi t/asası. Ölümcül bir methiye Dirlik karşıtı bir ferman: Nazire yüklü hazanda saklı belki de Zamansız metruk gölgelerin oynaştığı her hece. Kem gözlerde örselenen elem yüklü küfem Dayandığım kadar da dayattığım Ne çok mevsim İlla ki son bahara yenik düşen. Hutbeler duymak isteyen bir yürek belki de İçimde kalan ukde Devranda kayıtlı olduğum da tek yalan: Köhne geçmişin kazdığı çukur Üzerinden atlayamadığım o eşik Bentlere yakalanıp, esir düşmüş sefil benlik. Ne beylik bir kelamda saklı özüm Ne hezeyan yüklü buluta da dönük yüzüm. Allah’ını bilen çok derin bir hüzün Kaynakçası aşk ve mevsim: Bir Ekim güncesinden firar eden Yalın bir hece: Yakalandığım bilip bilmeden Öksüzlüğüm de sanma ki yalan. Duvarlar örmek Beyhude mezar aşkın akışkanlığında: Yaşadığım mı sanırsın ki kaldı yanıma kar? Sefası bitmeyen yeknesak düzen: Cefayı yüklenenden soracaksın rahmeti Bir de kuşanan aşkı ve rehaveti: Ilgaz hangi dağ? Aşk hangi sonsuz uzam? Yas’ından kaldıramayıp da başını Yaslandığım bir dağ Kim bilir hangi karede saklı bunca izdiham? |
Güzel Eserinizi,canı gönülden kutlarım,
İlhamınız bol Kaleminiz Kavi olsun.İnşallah.
......................................... Selam ve Duâ ile.