belli ki acısı saklı kahkahalardan çalmıştık ganimeti elimize zamansız tutuşturulan papatyalardandı belki bunca kaybedişimiz ve ince belli hasretler sebepti sesimizin üst katına taşınması o ürkek güvercinlerin
korkuya yaralı sancılarımız vardı ihtimal dilaltı söyleyemediğimiz sanki bir şehre giriş tabelasını çiğner gibiydik -sev ama güvenme- hedefi belirsiz bir yolda dümen kırıp aç karnına yürüdüğümüz o doygun yalnızlık sanki bir akdeniz anemisiydi ağrıları da sever insan sahici bir seviden kalmaysa yara hani
oysa canlıyız biz yaşıyoruz yaşamalıyız üzerine yapraklar döküldü diye yeşile küser mi toprak ölene dek umutkandır umutla yaşar insan ve özlemektir biraz da sevmek sanki yanındaymış gibi hissetmek tutmak sarılmak taa kemikleri eğene dek
bir düşten ibaret kalacak belki yine -ki hiç umurumda değil- gitmesini de bilmeli insan vakti gelince acı bir türküyle ıslatıp dilini titrek ayaklarıyla çiğneyip zamanı bir kaldırım serçesi gibi ki zaman alın teridir an’ın hani bunları neden söylüyorum ki -çoktan şiire inancını yitirmiş birine- ahh susmalıyım belki gündüz makyaflı bir gece gibi yine kanayacak fuşya renkli yaram yine kandıracağım içimdeki kelebekleri
bilir misiniz omzunda kuş uçuran kadınları tanıdınız mı hiç onlardan birini -tanımadıysanız / na’file- elif gibi kucaklar onlar insanı sevgi dolu aşk dolu kollarıyla sadece be sadece sevmek ilmihaliyle yirmi meridyen uzakta olsa bile deronlar uçururlar göğü tam kalbinden vururlar gözbebekleriyle bulaşıcıdır bakışları farkında bile olmazsınız birazdan kıyısında durduğunuz bir uçurum tarafından desibeli gür bir anafor tarafından sonsuzluğa emileceğinizi
sende hissediyor musun sevgilim kar yağıyor içimizin baharına yazık çiçekler/papatyalar üşüyecek yine aşk demiştik hani bastırılmış duygu düşlerine hâlâ aynı rüyayı görüyoruz belli aynı göğü emebiliriz pekala sığınıp ulu dağların eteklerine korkudan arındırılmış bir nefesle
içim neden korku moru bilmiyorum oysa renkler ihanet etmez insana kelimeler, cümleler gibi yanlış ağızlarda kirlenseler bile korkular bizi bu kadar yıldıran bir kedi gibi yanıbaşımıza kıvrılan sen bildiğince boya gökyüzünü mavilerle sığın sarı güneşe, sakla gövdeni kar beyazına hep siyah kazanır nedense renklerin savaşını kim daha iyi bilir ki kim daha iyi anlatır omzunda kuş uçuran bir kadından fazla gelgitlerle dolu bir yaşamın o sessiz telaşını
öyledir hep matmazel hep bir damla deniz kalır okyanusun kucağında çekilen acıların ertesinde ve biraz inanç kesiği dudaklarda
neyse...
şimdi yaslanın arkanıza hâlâ v’aktiniz var mı biraz ağır şeylerden bahsetmeye ya da ömürlük bir dansa?
(c) Bu şiirin her türlü telif hakkı şairin kendisine ve/veya temsilcilerine aittir.
Şiirlerin izin alınmadan kopyalanması ve kullanılması 5846 sayılı Fikir ve Sanat Eserleri Yasasına göre suçtur.
Omzunda Kuş Uçuran Kadınlara şiirine yorum yap
Okuduğunuz şiir ile ilgili düşüncelerinizi diğer okuyucular ile paylaşmak ister misiniz?
Omzunda Kuş Uçuran Kadınlara şiirine yorum yapabilmek için üye olmalısınız.
..daha Hikâye'de derinleşiyor duyguları bilinir-bilinmez/gizemlerle..güçlü kalemi tanıyorum sır perdeleri önünde ve anekdotlarda ve tahmin edemediğim bir Sesti Toprağınki''..Omzunda Kuş Uçuran Kadınlara'' Klâs şiiri kutluyorum tebriklerimle...
Yüreğine emeğine sağlık
____________________________________Selamlar