Beyaz Kağıt
Şimdi anlıyorum beyaz kâğıt.
Hep menfaatler için mi kirletilir duygular? Karşılıksız sevdiğimiz tek şey kirli bir dolar. Yoksa gerçekten var mı şairlerin yaşadığı bir dünya? Doğrusu inanmıyorum buna; kalemler değil, insanlar kirletiyor bizi beyaz kâğıt... O gün herkes anadan üryan doğduğu günü hatırlarsın beyaz kâğıt. Herkes tıpkı senin gibiydi, tertemiz... Şahsen ben bile... Bu arada bağışla beni, el yazım hiç güzel değil. Ve şair olduğumuda söyleyemem, bunu bir ben uyduruyorum zaten. Neyse şey diyecem, yalnızlar şiir yazar diye bir kânun mu var anayasada? Sen bilirsin bunu beyaz kâğıt, herkes sana döküyor içini. Sen kime? Senin için yazıyorum bunları beyaz kâğıt. Sen anla bari artık beni... Nesnel olarak kabul ettim artık herşeyi. Sevdiğim renkleri, çiçekleri, kuşları ve ne varsa... Kurbanlık koyun gibi soydular beni soyut kavramlarımdan. Duygu ve düşüncelerimin arasında bir yerlerde istilâya uğradı aşk. Ve sen gizliydin orada, gözlerinin ifşâsı ve sonra ellerimde büyümen. Eleverdi beni zaman ve anılar... Rüzgârın çölü aşındırdığı zamanlara benzer bir zamandı unutulmayan anılar... Milâdı falan bilmem ama eskilere dayanırdı yani seni sevmek. Ve eski çağlardan gelirdi dinazorlar ve seni sevmek. Artık tarihten anladığım kadar... Ve ateş düştüğü yeri yakar da, aşk düştüğü yeri ne yapar? Benim tahminim biraz volkanik dağlara benzemesidir kalbin... Çünkü azgındır aşk... Bir bakışıyla püskürtür, gözleriyle harlar onu aşk... Ve dersin ki sanırsın gözlerinde sanki ejderhası var? Belki var? Be be be... Her neyse beyaz kâğıt. Anlıyorum şimdi seni. Herkesi dinlersin de, kendini dinleyemezsin... -Saol beyaz kâğıt. |