SEN...SEN...SEN...Sen sevda imbiğinden süzülmüş bir içim su, Aşkın, geriye kalan, gönle çöken tortusu... Öylesine tutuldum o cilveli hallere, Beynimi kemiriyor, sensiz kalmak korkusu... Sen, ömrümde kandığım en hoş, en tatlı yalan, Buselerin ateşi bana yadigâr kalan... Bir bakışla, gönlümü müebbet esir alan Sen, şeytanın kurduğu güzel ve zalim pusu... Sen, kızıl bir gül gibisin, gül yaprağından tenin, Kızıl saçlar, ince bel, gül fidanı bedenin. Seni koklamak, sevmek, âşıkın olmak senin Gönlün olmazsa olmaz, vaz geçilmez tutkusu... Sen, bir nihavent şarkı gibi gönlüme inmiş Ve başka bütün sesler, bütün şarkılar dinmiş... Hayatın tadı olmuş, soluklarıma sinmiş, Teninin, sarhoş eden o menekşe kokusu... Sen, bir masal perisi, sevdan bir masal güya, Aşkın, hiç yaşanmamış, sanki başka bir dünya... Sen, görülmüş en uzun ve rengârenk bir rüya Sen, ömür boyu süren, gizemli aşk uykusu... Ünal Beşkese |