Belki de O zaman, Bu zamandır TamaraYamandır deli rüzgarı bu şehrin Tamara Esti mi savurur saçlarını yamacın Öyle okşar ki sesini tozun-toprağın Ne yaprağı kalır, ne çiçeği ağacın... Sen orada kendi şehrinde, gözlerinde yaş Ben burada kendi şehrimde, kalp kıran koca bir taş Say ki bir kış beyazı, camda unutulmuş bir akşamsefası Bir deniz, bir nehir, bir okyanus misali gidip, gelen Kendi halinde akan durgun bir su ya da Koca şehrin ana kucağı, dağını örten sis perdesi Belki de akla ziyan gizli bir his... Konuş, anlat yalnızlığın ritmik hareketini Tamara Öğrenelim birlikte, nasıl söylenir unutulmuş şarkılar Ne senin şehrin, ne benim şehrim incinsin susmaktan Sen taş at denize düşsün, dalga dalga aşk yaysın Ben taş atayım toprağa düşsün, umuda yoldaş olsun... Ne bensiz, ne sensiz sarılır artık bu şehrin yarası Gel gidelim bu dünyadan Tamara Bırakalım her şeyi ve artık "hâlâ aşka zaman var" demeyi Kabul edelim ki yenildik, başaramadık el ele tutuşmayı Hayat çok kısaydı, çok yalan Ve de karanlığın karşısında hep suskun kalan... Boş verelim bu dünyanın maskesini, cilasını Sen hayali güller topladın farz et, taşla toprak arasından Ben çılgın sesler devşirdim şehrimin gürültüsünden Kim bilir; belki de ödül alırız ikimiz birden, göğün yıldızlı karnesinden Ve kim bilir belki de "o zaman, bu zamandır" deriz Tamara Pekiyilerle uğurlanırız, yalnızlığın bitmeyen senfonisinden... Rukiye Çelik ANKARA/7.7.2019 |