Hüzünlü Sümbül
Pencerenin önünde duran sümbülün
Büküktür boynu,güneş görmez garip Çatılır kaşları,yüzünde sisten bir perde Gözünden damla değil,yağmur akar da gider Bulutlar dağılıp,güneş çıksa gizlice Rengarenk eteğinle,umuttur gökkuşağı Dilek değil adı,içsel bir yakarıştır Gökkubbeler yıkılır,inim inim inleyerek Elalem değildir,endişesi tasası Sırtındaki yükünden,kuytu bir yer arar Ağıtlar yakıpta,dizlerini döverek İsyan duvarlarını,kendi elleriyle yıkar Eşin ,dostun boyası silikondan yapılmış Kiri çıktıkça,arada silmek gerek Astarı gün yüzünde,çıplak gözle apaçık Görmemek için,karayı çalmak gerek İstemez ekmek aş,bir yudum suya hasret İçindeki yangındır,harareti kudurtan Santim santim hecedir,iki dudak arası Başın taşa değse,bu karanlık gecede Hayal bile kurarken,tüyleri hep ürperir Sızatır yüreğini,yaşanmış tüm anılar Başındaki kalabalık,onu yalnız bırakmaz Boş kalmış eleği,duvara asmak gerek Yaprakları dökülür,gün bugündür ki kurur Ölmeye yeltenmiş,bizim garip sümbül Güneşi de istemez,su da ifla etmez Can vermeye hazırmış,şafak vakti çökünce Karanlığa yabancı değil,aşinalık duyarım Gölgem bile belirir,güneşin eteğinde Yanımda mis kokum,işlerim taa derine Rüzgar bile kesmez,çünkü en derinde |