UnutmakŞiirin hikayesini görmek için tıklayın Mensur Şiir MENSUR ŞİİR VE ÖRNEĞİ 19. yüzyılın yarısında Fransa’da doğmuştur. Fransız edebiyatı şairlerinden C. Baudlaire ve S. Mallerme’in mensur şiirleri vardır. Türk Edebiyatında Şinasi’nin Fransız edebiyatından yaptığı çeviriler, mensur şiirin ilk örnekleridir. Mehmet Rauf’un "Siyah İnciler"i, Yakup Kadri’nin "Okun Ucunda, Erenlerin Bağından" adlı yapıtları mensur şiir türünden ürünlerdir. Tanzimat Edebiyatı döneminde Recaizade Mahmut Ekrem ve Abdülhak Hamit’in de mensur şiir denemeleri olmuştur. Mensur şiirin isim babası ve bu türün Türk edebiyatındaki ilk temsilcisi Halit Ziya Uşaklıgil’dir. Tercüman-ı Hakikat gazetesinde yayımlanan "Aşkımın Mezarı" adlı yazısı mensur şiirdir. 1891’de "Mensur Şiirler" ve "Mezardan Sesler" başlığıyla mensur şiirlerini yayımlamıştır. Servet-i Fünun döneminde mensur şiir türü yaygınlaşır. Halit Ziya’yı Mehmet Rauf, Hüseyin Cahit, Ahmet Hikmet, Celal Sahir, Faik Ali gibi isimler izler. • Duygu ve hayallerin düzyazı biçimiyle şiirsel anlatılmasıdır. • Bu yazılarda iç ahenk önemlidir. Servet-i Fununcular tarafından kullanılmış, fazla yaygınlaşmamıştır. • "Mensure" olarak da bilinir. • "Mensur şiir" düz yazı ile şiirsel, şairane söyleyişin amaçlandığı bir düz yazı türüdür. • Mensur şiirler başlıkları olan, bağımsız, kısa ve yoğun yazılardır. • Mensur şiir, şiirdeki arayıştan doğmuştur; ama öncelikle düz yazıdır. Bu metinler bireysel duygulanmaların ortaya konduğu şairane ürünlerdir. Mensur şiirlerde iç ahenk vardır. Tasvir ve çözümlemelere önem verildiği için uzun cümleler tercih edilir. Ünlemlere ve seslenişlere yer verilir. • Mensur şiirde şairane konular, şairane bir üslupla işlenir. "Mensur Şiir" ile "Şiir" arasındaki benzerlik ya da farklılıklar nelerdir? Mensur şiirin, şiirle birtakım benzer yönleri vardır. Her iki türde de ahenk önemlidir. Kelimeler bir ahenk oluşturacak biçimde seçilir ve dizilir. Her iki türde de şairane, duygusal konular işlenir; temalar benzerdir. Dil ve üslup yönünden benzerlik vardır; dilin doğru ve güzel kullanımı iki türde de önemlidir.Edebi sanatlar her iki türde de kullanılabilir. Şiirde kafiye vardır, mensur şiirde de iç kafiyeler olabilir. Mensur şiirle şiirin farklı yönleri de vardır. Mensur şiirde vezin (ölçü), kafiye, dize (mısra) yoktur. Şiirde dörtlük, beyit, bent gibi nazım birimleri vardır; mensur şiirde böyle birimler yoktur. "Mensur Şiir" ile "Şiir" arasındaki benzerlik ya da farklılıklar nelerdir? • Mensur şiirin, şiirle birtakım benzer yönleri vardır. Her iki türde de ahenk önemlidir. Kelimeler bir ahenk oluşturacak biçimde seçilir ve dizilir. • Her iki türde de şairane, duygusal konular işlenir; temalar benzerdir. • Dil ve üslup yönünden benzerlik vardır; dilin doğru ve güzel kullanımı iki türde de önemlidir. • Edebi sanatlar her iki türde de kullanılabilir. • Şiirde kafiye vardır, mensur şiirde de iç kafiyeler olabilir. • Mensur şiirle şiirin farklı yönleri de vardır. Mensur şiirde vezin (ölçü), kafiye, dize (mısra) yoktur. Şiirde dörtlük, beyit, bent gibi nazım birimleri vardır; mensur şiirde böyle birimler yoktur. Mensur Şiir Örnekleri: Erenlerin Bağından Yıllar yârlardan, yârlar yıllardan vefasız. Kara baht bir kasırga gibi. Bu ne baş döndürücü iş? Geceler günleri, günler geceleri kovalıyor; cefalar cefaları kolluyor. Saçlarımızda aklar akları, alnımızda çizgiler çizgileri doğuruyor. Kadere boyun eğmek güç, isyan tehlikeli, felek hiç acımayacak mı? Heyhat, aziz dost, onu döndüren kara bahtın kasırgası... "Bahçeler bozuldu, yuvalar dağıldı, yollar silindi, cihan viran oldu." Yaşlı gönül şimdi böyle diyor; her şeyi kendine eş görüyor. Bu da yanlış duygulardan biri... Cihan ne vakit bayındır idi? Bahçelerde ne vakit güller açtı? Ne vakit yuvalarda bülbüller öttü? Yollardan ne vakit yârlar geldi? Umduk, bekledik, düşündük. Hangi şey umduğumuza uygun düştü? Gördüğümüz düşündüğümüze benzedi mi? Gelenler beklediğimize değdi mi? O mutlu ve yüce saat hangi saatti ki, içinde iken "Geçme! Dur!" diye haykırdık? Hiçbiri, aziz dost, hiçbiri! Belki hepsini geçsin gitsin diye bekliyorduk; çünkü onlar birbirinden çirkin, birbirinden yararsız saatlerdi. Kimi bir damla gözyaşıyla, kimi tek bir "Eyvah!" ile kimi bir esnemeyle, kimi yalnız susmayla dolup gitti. Onlar birer birer yeniden gelsin ister misin? Hayır, hayır, hayır; değil mi? Şimdi kalbimiz boş, başımız doludur. Ağzımızda zehir, gözlerimizde ateş var; tatsız bir içki sersemliği içindeyiz. Ve artık yolun ortasını geçtik ve saçlarımızda aklar akları ve alnımızda çizgiler çizgileri doğuruyor. Ve ellerimiz, dizlerimiz titriyor ve önümüzdeki ufuklardan yok olma havası esiyor. Söyle, gençliğini ne yaptın? Söyle, gençliğimi ne yaptım? Yakup Kadri KARAOSMANOĞLU Anılar denizinin hoyrat dalgaları vururken düş hanemize aheste bir sesle, sukut-u hayal içinde sükût giyinen bir dille, bir lisanı lügatle. Aynada sırlanan zaman tüm esrarıyla taşırken geçmişin izlerini, unutmak dediğin sadece bir avuntudan ibaret değil mi? Her iz, her işaret ve her suret bir kutup yıldızı kadar berrak ve taze izleriyle kazınmışken zihinlerimize. Kaçtıkça gölgelerimizden böylesine yakalanmak gibi bir his değil mi? Ne mümkün, değil mi bir bedenin soyunabilmesi teninden, lisanından harfler düşerken bir bir, öyle bir teyakkuz halidir ki, öylesine bir telaş, pürtelaş içinde yakalanıyoruz kaçmak istediklerimize. Öylesine bir yangın alazı, öylesine bir harman hasadı yeridir yüreğin; geriye kalan biraz kül biraz duman… Unutmak şimdi bir çölde susuzluk, bir serap, en tatlı uykularına düşmüş heyula, n/isyan narasıdır böylesine susarken bir çift göze bir dost yüze. Şimdi söyle anılardan kim hangi izi, kim kimi silebilmiş ki? Zaman bir kardelen gibi yüzüğünü takmışken parmağına maziyi, dayanırken kapına anılar ve anılara kazınmış onca iz onca sima… Unutmak, etekleri zil çalarken anıların, beyhude bir bekleyiş değil mi? Anıları taşlarken, acıları avuturken anılar. En çok da unutmak istediklerimiz en çok yer edinenlerdir belleklerimizde. Yüzümüzde düş kırığı bir nazar… |
Sevgili kardeşim Mevlüt Gözde,
Serbest tarzda kaleme alınan şiirler, tanım, tarihsel gelişim süreci ve örnekleriyle zenginleştirerek güzel bir makale kaleme almış ve örnek bir şiirle yazınızı taçlandırmışsınız.
Mensure ile manzumenin arasındaki tek fark manzumelerde hece sayısı tutturma zorunluluğudur. Bu zorunlululuk çoğu zaman şairin bir duygu veya düşünceyi ifade ederken şairin karşısına dikilir ve çoğu zaman şairi çok güzel bir ifade, vurgu veya imge yakalamışken; şairi, daha farklı bir ifade gücüne zorlar. Ne var ki heceye gönül verenler şiirin ahenkli akışından ödün vermemek için kafiye bulma ve hece tutturma zorunluluğuna katlanırlar.
Serbest tarzda şiir kaleme alanlar bu konuda daha şanslıdır. Yeter ki duygu ve düşünce akıcı, duygulu ve vurucu bir biçimde aktarılsın.
İster hece olsun ister serbest şiir olsun. Şairinin duygu ve düşüncesinin aynasıdır. Yeter ki ifade gücü yüksek satırlarlar olsun.
Makalenizi ve şiirinizi beğenerek, emeğinize ve sanatınıza saugı duyarak ilgiyle okudum.
Gönülden tebrik eder başarınızın devamını dilerim.
Her şey sizin ve sevdiklerinizin gönlüne göre olsun.
Sevgi ve saygılarımla.
Dr. İrfan Yılmaz. Bodrum.