ALLÂH AŞKINAPostum sebeb oldu dostun gururuna… diyecektim! Yok ki postum! neden dostun gururuna gidecektim? Ama gidecektim dostun tahtına, post serecektim; Var olup da gidecektim! olmadı Allah aşkına! Bulaşmış dışı musluğun, zehirden bir-iki pâre; İçime kaçsa, ciğerim olacak belki bin pâre; Suyunu tatlı bildiğim musluk, zehirli ne çâre; Ulaşamam diye yâre, korkmuştum Allah aşkına! Şöyle düşündüm, taşındım..! Başladım ölçüp biçmeye… Çeşme-i teâliye bandım, abandım ondan içmeye; Nefse pâye çıkarmadım; onu ketmetmektir gâye; Birbirin sevmektir gâye kardeş diye, Allah aşkına! Ne eyeleyim ağyarını? Avutamaz aşkın gibi; Azarlama hımârını, kaldım bir şaşkın gibi; Boşalama yularını azazili atışın gibi; Siccîndeki taşın gibi atma ha, Allah aşkına! Atılır senden atılan nârına, şeytanın gibi, Kızışmaya bırakılan yarına ataşın gibi; Yakamaz bin ataş bin an, senin o yakışın gibi; O firâk ataşın gibi! Yakma ha Allah aşkına! Yoktur başka alış, senin bir gönül alışın gibi; Yoktur başka kalış, senin gönülde kalışın gibi; Çare kılmaz bir bakış, senin rahmetle bakışın gibi; Sadra nûru salışın gibi(!) rahmet et Allah aşkına! Nâr sarar aşkın dîllere; yanmamaksa bir beterdir; Atma ha beni ellere! Firâkınsa bin beterdir; Düşürme sensiz hâllere; bu post, sen dosta gerektir; Çün, dostla dostluk gerektir; sevdir ha, Allah aşkına! Ben de sevdim seni kulca; erdi sevgim aşka kadar; Yani sevdim seni bolca; erdi buradan Arş’a kadar; Yağan gözyaşım olunca, Arş’tan tâ şu arza kadar, Islar rûhdan nâ’şa kadar; yakma ha, Allah aşkına! Mü’min kâlbi âinedir; kırılınca bin pâredir; Kırılan-yıkılan bu yer, tam vettil-i virânedir; Kâlb şuna bahâne eder(ki) Müstevâ-i şahânedir! Hakk aşkına bahânedir; sevdir dur Allâh aşkına. Ne beklenir her tarafı târ kal’a-i virâneden, Hem târumar her tarafı ALİ gibi divâneden; Kalmadı melmeymeneti meymenet-i şahâneden, Aşamadı bahâneden, yardım et Allah aşkına! |