77777777777777
Esmer koyu bir mevsimdi soluduğumuz
Sarı kanatlı, mavi ayaklı gemiler uğurlardık Tütsü gözü bacalardan süzülen Ay’a kadar uzayan dumanlara içerdik Buralı değildik Hiçbir kente benzemiyordu yüzümüz Şivesi kalabalık akan sokaklarda yürürdük Sıcaktan erimiş yolları denize dökülürdü Ve senden sonra, en yakışıklısıydı kentin O kızıl kızıl gülümseyen sardunyalar Ama biz en çok Hep bir ağızdan aryalar okuyan akşamsefalarına içerdik El ayak çekilince, dalardık el bahçelerine Devrim şiirleri asardık dallara Küfürlü incirler damlardı anlımıza Gülüşürdük / kaçışırdık Hiçbir kente benzemiyordu yüzümüz Ben kimseler gibi ağlamazdım Sen herkesten başkaca gülerdin Sırf izimiz kalsın diye Caddelere senin adını, köprülere benimkini verdik Duvarlara çizdik resmimizi Ve ta ay’a kadar uçan turnalara içerdik Omuzlarımdan ha! düştü, ha! düşecek bir şal gibi taşırdım seni Hatırlı kahveler yapardım Sırf gözlerineydi hizmetim Cennet yeşili içi / sürgün mavisiydi kıyısı Kirpiklerinin arasına çizilmiş vatanımın haritası Ah! Sevgilim Ne zaman ki; bir fahişenin yapmacık gülüşü gibi Aramızda sinsice gezinen ayrılıktan bahsettin Git! Dedim Dilimi şeytan alsın götürsün! Gittin ya! Kenti açık artırmaya çıkardım Sildim tarihinden adımızı, bizden arta kalanları Aşk’a rağbet yok artık buralarda Sokak başlarına kekeme karabasanlar dadandı İki nefes arası batık gemiler çıkarıyorum düşümden Yosun tutmuş öyküler yazıyorum, okusan korkarsın Daha da beteri hala seni bekliyorum Git deyince giden sevgili / gel desem gelir misin Hadi gel! Soy üstümden kabuk tutmuş imgeleri Ankara’lı ellerime kına yak İzmir’li gözlerimi ezberle Üstüne basa basa İç çeke çeke özledim seni Gelirsen hanımeli Gelmezsen küstüm çiçeği takarım yakama Gel! Ay’a kadar uzayan saçlarımı tara… |
(...)