ÇİĞDEM ÇİÇECİK
Çiğdem ilkin gönüllerde açar,
Kokusu ruhlara umut saçar. Efil efil esen rüzgâr peşinden gider, Sevgisine hasret dağları misafir eder. Kara meydan okuyarak çıkar titreyerek, Solgun bedenlere gülümser üşüyerek... Ben, dağlarda tek başına açan çiğdemim Bazen sarı, bazen beyaz olur çiçeğim, Üşüsem de herkese sevgimi veririm, Kokum herkesi kucaklayarak giderim. Beni bir sen anlarsın bir de karlı dağ, Kıyamete dek kopmayacaktır aramızdaki bağ. Biz, çocukken dağlara çıkıp küsküçlerle çiğdem kazardık. Kazdığımız çiğdemlerimizi dağıtmak için ev ev dolaşırdık. Uğradığımız her evin kapısına varınca: “Çiğdem çiçecik, ebemoğlu köçecik; bulgur verenin oğlu olsun, yağ verenin kızı olsun” derdik. Sağ olsun komşular bizi boş çevirmezlerdi. Topladığımız bulgur ve tereyağları, bir hanım efendiye vererek bize bulgur pilavı yapmasını isterdik. Teyze, bize tereyağlı güzel bir bulgur pilavı yapardı. Pişen bu pilavı köy domatesinin salatası süslerdi. Bir de yanına buz gibi bir ayran olurdu. Yemesine doyum olmazdı. Senin kebabının; bu tereyağlı bulgur pilavının yanında, esamesi bile okunmazdı. Gelenekler böyle yaşatılır… 05.03.2019 Hasan Dağı/Yozgat |
Duyarlı o güzel yüreğine ve ellerine sağlık,
Dua ve selamlarımla