nâme’çarselam bahar soluyan çelimsiz soruları yasakladıysam kalemime üşümeyi kendime sakladım bilesin sıcak kentlerin kahverengisinde bir fincan kahve kokusu bile lükstür ikimize zaten beceremeyiz ,heyecanlanırız dökeriz tüm kahveyi ve kahverengiyi memleket kokulu elbisemizin üzerine yine dua mıdır gecen baba mıdır günün anne midir hecen dur ağlama hemen hüzn’aver Kırlangıçlar göğümüzde uçarken hani astıma yakalandığımız bir gurbet akşamında yüreğimizin sıkıştığı ,gönlümüzün daraldığı o anda yaren olduğumuz kırlangıçlar birbirimizden çok uzak olmanın sembolü birbirimize çok yakın olmanın sırdaşı Kırlangıçlar İşte onlar terk etmedikçe Ben umutsuz olmayı süresiz yasaklıyorum kendime Sana gelince,sen baharsın bahar soluyansın Neşideler okuyansın terkedilmiş kentlerimizin Henüz fark edilmemiş gönlü güzellerine Sana gelince sen ümitsin diyorum Yoksa ağlıyor musun Ağlama Kırlangıç olmak bana düşer Şehla gözlerinin kahverengi göğünde Bir inci tanesi olup göğsünde Saklanmayı da bilirim Yasaklanmayı da bilirim bir sürgün türküsü gibi Varlığından güç alıp Soluklanmayı da bilirim Süresiz bir eylemin orta yerinde Ah bahar soluyan Sen ve ben ikiden çoğuz Memleket kadar varız Bu şiirdeki umut kadar yoğuz Kendine iyi bak bahar soluyan Neşideler okuyan terkedilmiş kentlerin fark edilmemiş gönlü güzellerine Kendine iyi bak Bir de mektup yazmaktan yorulan ellerine Farzımuhal |
Bir kızılderili atasözü der ki; insan tabiattan uzaklaştıkça kalbi katılaşır.
Unutulmazlarım arasındadır; ''bahar soluyan''
Fikrim sabit aynı şey şiir için de geçerli, insanlar şiirden de uzaklaşmamalı tabiat gibi.