13
Yorum
25
Beğeni
5,0
Puan
1725
Okunma

‘’Çünkü şiir yazmanın insanı uçurumun kenarına sürükleyen bir yanı var.’’
Charles Bukowski.
Zaman bir öğreti, sevgili
Mızrağın ucunda biriken kanlı yaş değil mi
Hep içimizde saklı o birikinti?
Mağlup olduğum akşamların örtüsünü
Çektim üzerime, dememe de bakma sen
Gün uyruklu bir düş’üm altı üstü
Bir de gözlerimden düşen yaş’a aldanma
Zikrettiğim mademki coğrafyası
Yazılmamış şiirlerin
Ve bir ikindi vakti…
İçimde asılı hüzün
Tan yeri kan yeri;
Aşk’ın teli de yüreğin bam teli:
Ah’ları muhafaza ettiğim öteberi
Bir de savruk kelamın başörtüsü:
Hani; görünmesin diye
Varsa şiirin açıkta kalan mahrem imi.
Sözcüklerimi çoğalttım
Derken ufaladım;
Sırtını sıvazladım alın terimin:
Metazori bir öfkeyi de kundakladı
İçimde konuşlu sevgi
Muhafaza ettiğim kadar da s/akardım:
Ötelendiğim varsıl bir hikmet
Ayarı kaçan yüreğin utku
Sersem bir izlek adeta
Aşkın da matemi baştan beri.
Yalnızlığımın başının tacı:
Ne mi kaldı geride,
Diyenlerden olmadım ben
Neyle değil neyden sürüklendiğim
Şiirlerin kuyruklu hüzünlerinden
Ve şimdi bir uçurumun kenarındayım:
Ablak yüzünde lanetin
Kıyama duran düşlerimi saldım boşluğa:
Andım şairi;
Andım sitemi;
Ar bildim içimdeki iyi niyeti.
Sonrası mı?
Sen sor ama söylemeyeceğim:
Varsın ikaz edilsin yüreğin ambarı
Varsın kovulsun yüreğin nazı niyazı
Şimdimle örtüşen mazimi kovamadım düşlerimden
Madem…
Gerisini rüyanda göreceğini um
İsterken gözlerini yum ve sapma rotandan
Aşkın ibrazı ne ki?
Severken yürekten,
Sivri dilli matemi konuk etmişken gönül kuytuma
Elzem yüreğin yongası
Asla da salma kayıp bir yıldızın peşi sıra.
5.0
100% (18)