Haziran KarasıGüneş damla damla erirken elimde Ay sonsuz karanlığını sunarken geceme Yokluğunda düşlerim Sevda zebanilerine emanet Bir acı gülümseme Bıraktığın coğrafya dudağımda Yağmura nöbet tutan bulutlar Ölü yalnızlığımı taşır tabutlar Biçare bir kırlangıcın Girerken evimin penceresinden Hasret kalır dışarıdaki özgürlüğe Benim kadar cesur değil sonuçta Duvarlar arasında yaşamaya Alışmış kanatlarında mavi gökyüzünü taşımayı Ağır gelir gagalarına tutsaklık Aşka mültecidir gurur Karanlığa çeyrek kala Ölümü örerken sevdaya örümcek Gönlümde cehennem ateşi Yok, oluşlara gidiyorum Ayrılığın limanından binip Vuslat gemileriyle gidiyorum Gözlerindeki akşamlara Ağır ağır tankerler geliyor üstüme Denizi yarıp terk ederken senli sahilleri Kırılmış dallarda iğreti yapraklar gibi Kalbimde kuruyor aşklar Önümde duruyor eski trenler Yanağın, kokardı ıslanınca topraklar Nergisler açardı Saçların bahardı Ellerim seni arardı Derin boşluğunu okşarken Sensizlik kadehinden seni içtiğimden beri sarhoşum Ebedi yalnızlığında sana aç ve susuzken Vurulmuşum kaldırımlarda Bu şehri kurşunlarken şakağından Sen diye yüreğimi vurmuşum Yüreğimin sen olduğunu unutup Haziran karası gözlerin Mavzer yarası sözlerin Sevda çırası közlerin Beni yakarken Unutmuşum seni sevdiğimi Severken deli gibi. 22.06.2007 Hüseyin Özbay |