Serzeniş...Sükûtun aynasını kırıp bir hece vakti Sensizliğin hükmünü boynuma astın gülüm Devr-i âlem seyriyle geldiğin gece vakti Var saydığım yokluğun canıma kastın gülüm Titrerken mum alevi pas bürümüş tabakta Nâr-ı beyzanı arar, ömür ki son durakta Kalbimin mahzeninde saklı bir dürr-i yekta Zahirî sûret değil özüme hastın gülüm İzâfî sarayımız olmasaydı virâne Belki masal olurduk belki kayıp efsâne Yaşamak istedikçe seninle şairâne Uğrunda silindiğim isme mahlastın gülüm Sanırdım ki her yolun sonu sana ulaşır Yaslandığım her dağın burcu adını taşır Kurduğum hayallerin ucu kana bulaşır Bin yıllık savaşlardan sanki mirastın gülüm Ettiğin cevr-ü cefân yanına kâr kalsa da Gül kisveli dikenin canımdan can alsa da Aşkın cehennem olup ateşlere salsa da Kelebek düşlerimi örten libastın gülüm Özlemim ötelere beklemem vuslatını Peşindeyim sanıp da düşürme süratini Bu yol yalnız yürünür sen hızlı sür atını Tut elimi dedikçe kalbime bastın gülüm .... |
Demiş İrfan Hocam.
Hak edilmiş bir iltifat..
Dizeleriniz arasında gezinirken düşündüm de...
Bazı kalemlerin suskunluğu Edebiyat adına ne hazin...
Sağlıklı, huzurlu ve mutlu günler dilerim Elif Hanım Kardeşim...