YABANCI
Sen diye gelip kaybolduğum bu şehir yabancı
Yerdeki parke taşları kadar virane ve soğuk sokakları Bense sokak lambası kadar virane ve sönük Göz gözü görmeyen pusuda puştu kestiremiyorum Zifire, en zifire adım adım götüren ayaklarım yabancı. Gözümden döküleni silmeye yetemeyen Kağıda kalemin derdini dökemeyen,ellerim yabancı Dokunmaya kıyamadığının toprağına çiçekler eken O toprağın altından yüreğini çekip sökemeyen Kırılasıca ellerim, ellerim yabancı. Gözyaşında katlettiği gamzelerimin katili gözlerim Gidişini çaresizce izlediği gibi, boşa akıp giden bir ömrü izleyen Rüyalarda dahi bir saniye olsun suretini göremeyen Kör olasıca gözlerim, gözlerim yabancı. Karanlığında güneşi ayı saklayan gökyüzü gibi Yazı kışa, kışı yaza döndüren mevsimler yabancı Adımı söyleyen bütün sesler gibi Teninin kokusuna benzemeyen tüm çiçeklerin kokusu yabancı. Canından var olduğum ve hatta canımdan var olan bile yabancı Bu karanlıkta yıldızlar arasında yüreğimin yüreğini bulduğu gibi Yüreğin yüreğimi bulana dek mahkumu olduğum bu dünya bana yabancı! Eski ben sende saklı kaldı, bu yeni ben bile bana yabancı. |